Page 8 - Dosta Doğru Dergisi 4. Sayı
P. 8

vuf adlı meşhur eserinde muhabbeti, “Sâdık         Kuşeyrî’ye benzer bir tavrı Hucvirî’de de
ve âriflerin muhabbetidir ve Hakk’ın sıfatlarını   görmek mümkündür. Hucvrî, Allah ile kul
kazanmakla ilgilidir.” şeklinde tanımlar.          arasında bir muhabbetin olmasını prensipte
                                                   mümkün görmekle birlikte o, bu sevginin Al-
   Ebû Tâlib Mekkî ise Kalplerin Azığı (Kû-        lah tarafından olması hâlinde sevdiği kuluna
tu’l-kulûb) adını verdiği eserinde “muhabbeti”     ihsan ve nimet vermesi, onu azap ve sıkıntıdan
âriflerin en yüksek makamlarından birisi ve        kurtarması anlamına geldiğini, kulun Allah’a
Allah’ın nihayetsiz kereminden ihlâslı kulları-    olan muhabbetinin ise emir ve isteklerine mut-
na hibesi” olarak değerlendirir. Allah’a muhab-    lak itaat, Hakk’ın rızasını talep etme ve onun
bet duyanların bazı mertebeleri olduğunu ifa-      zikrini yerine getirme gibi konularda kendini
de eden Mekkî, ahlaki bir bakış açısıyla konuya    gösterebileceğini savunur.
yaklaşarak, Allah’ı “en çok seven” kimselerin
ahlak olarak en güzel sıfatlara sahip olduğu-         Ünlü mutasavvıflardan İbnü’l-Arabî ise mu-
nu söyler ve muhabbetin güzel sıfatları doğu-      habbet yerine ilahi aşk kelimesini kullananlar-
ran, kötü sıfatlardan uzaklaştıran karakterine     dandır. Ona göre ilahi aşk, insan vücudunun
dikkat çeker. Kalbin zâhiri organı olan fuâd       bütün organlarına, bütün duyularına ve ruhu-
formundan kalbin bâtınî organı olan süveydâ        na işler. Damarlarındaki kan gibi her yerin-
formuna doğru yükselen mertebeleri bulun-          de deveran eder, insanın eti olur. Vücudunun
duğunu belirterek özellikle iman ile muhabbet      bütün mafsallarına girer, öyle bir hâle gelir ki
arasındaki ilişkiye işaret eder. Buna göre gerçek  ondan başka bir şeye yer kalmaz. Böyle bir hal-
muhibb, gerçek mü’mindir.                          deyken artık kimle konuşsa aslında sevgilisiyle
                                                   konuşur, başkasından bir şey duysa sevgilisin-
   Bir diğer sufi olan Kuşeyrî ise muhabbe-        den duymuş gibi olur, neye baksa sevgilisinden
ti “yüce bir hâl” olarak değerlendirir ve Allah    başka bir şey görmez olur. İşte o zaman bu sev-
ile kul arasındaki muhabbetin “karşılıklı” olu-    gi aşk adıyla anılır.
şuna vurgu yapar. Kulun sevgisinin onun Al-
lah’a karşı tutum ve davranışlarında dikkatli ve      Tasavvufun temelini oluşturan zühd döne-
özenli olmaya götürmesi gerektiğini söylerken      mi hakkında bilgi veren kaynaklar o dönem
bu durumun bir ihtitât (kaplama, kuşatma) an-      zâhidlerinin daha çok Allah korkusu, cennet
lamına gelmeyeceğini açıklar.                      ümidi ve cehennem korkusu, hüzün ve gözya-

                                                                            şubat 2014 7 | dosta doğru
   3   4   5   6   7   8   9   10   11   12   13