Page 9 - Dosta Doğru Dergisi 4. Sayı
P. 9

avvuf ’ta Muhabbet, Vüdd ve Aşk                 Prof. Dr. Mustafa ALICI

şı dökme gibi zühd döneminin karakteristik            4.	 Evvelin ve âhirin, sultanın ve tebânın,
özelliğini taşıdıklarını söylerler. Bu dönem zâ-   kılıcın ve kının bizzat kendisidir. O hem bahçe
hidleri arasında farklı tarzı ve ifadeleriyle öne  hem ağaç, hem de meyvedir.”
çıkan isimlerden birisi olan Râbiatü’l-Adevî’yi
(ö. 185/801) zikretmek yerinde olur. Yaşadığı         5.	 Mahlukatın ortaya çıkmasında aslî un-
dönemde muhabbet kavramını hem de Allah            sur, muhabbettir.
için kullanan ve muhabbet-i ilâhî hakkında söz
söyleyenlerin ilki bir kadındır.                      6.	 Varlık, mutlak manada aşk ile özdeştir.
                                                      Tasavvufun aşk konusunda dikkat çektiği
   Ebu’l-Hasan Deylemî ise insan ile Allah         konulardan birisi de aşk-ruh özdeşliğidir. Buna
arasında bir aşkın olmasına cevaz veren sûfî-      göre rûh ile aşk, aynı hakîkattendir ve başlan-
ler arasında Abdulvâhid b. Zeyd ve arkadaşla-      gıçta mahiyet yönüyle birdirler; ne aşk ne de
rını, Bâyezid-i Bistâmî’yi, Cüneyd Bağdâdî’yi,     rûh tek başına mevcut değildir. Ruh sırasıyla
Hüseyin b. Mansûr el-Hallâc’ı ve kendi şeyhi       aşkın sedefi, aşkın sarayı, cânın (ruh) eyvanı
olarak zikrettiği İbn Hafîf Şirâzî’yi zikreder.    hatta aşk emânetinin mutlak taşıyıcısıdır.
Bunlara ilave olarak Zü’n-Nûn el-Mısrî, Yûsuf         Sufi geleneğinde aşk konusunda yer yer dile
b. Hüseyin er-Râzî, Ebûbekir Vâsıtî, Ebu’l-Ha-     getirilen diğer bir kavram da güzelliktir. Bu
san el- Husrî, Şiblî, İmam Gazzali’nin kardeşi     açıdan düşündüğümüzde âşık ve mâşuk kav-
Ahmed Gazzâlî de ayrıca zikredilebilir.            ramlarını, hüsün ve cemâl kelimeleriyle ifade
                                                   edebileceğimiz güzellikten ayrı değerlendire-
   Bunlar içinde Ahmed Gazzâlî aşkı, öncelikle     meyiz. Mutlak güzellik olan hüsün ve cemâle
ezelî ve ilâhî bir hakîkat olarak tanımlar. Ona    sahip olan mahbub yani mâşuk, bu hüsün ve
göre;                                              cemâli görendir; bunu idrâk eden ise âşıktır.
                                                   Bütün bu kemâlât “küntü kenz” mertebesinde
   1.	 Aşk, ezelde neş’et eden ve Zât-ı Ehadiy-    gizliyken bu kemâlâtın izhârı için tecellî yani
yete ait bir hakîkattir.                           güzelliğin açığa çıkması ancak bir meclâ yani
                                                   tecellîgâh vasıtasıyla olur. Bu vasıta, âşığın aşk
   2.	 Mutlak hakîkat, mutlak aşktır.              aynasıdır. Aşkın aşk olabilmesi için muayyen
   3.	 “O (aşk) kuşun ve yuvanın bizzat ken-       istikamete yani bir kıbleye ihtiyaç vardır. Bu
disidir; yani zâtın ve sıfatın, tüyün ve kanadın   kıble, tek kelimeyle söylersek temâşâ mahalli
kendisidir. Havanın da uçanın da kendisidir.       olan Hakk’ın güzelliği ve muhabbetidir.
Avcının ve avın, hedefin ve hedef edilenin, tâ-
libin ve matlûbun kendisidir.

dosta doğru 8 | şubat 2014
   4   5   6   7   8   9   10   11   12   13   14