Page 12 - Dosta Doğru Dergisi 5. Sayı
P. 12

muazzam memnun oldu. Ve o düğününü yaptığımız gelin ve damat bizde iken Efendim bize geldi,
           onlarla beraber namaz kılmak nasip oldu.


                   Bunlar tesadüf, tabiat kanunları, hissikablelvuku, fizik kanunları ile izah edilecek şeyler değil.
           Bunlar fizik üstü şeyler. Ama biz bugüne kadar böyle bir şeye şahit olmamışız. Ondan sonra gördük ki
           bizim bu işte bilmediğimiz çok şeyler var. Tabii bu bir başlangıçtı, ondan sonra şahit olduğumuz pek
           çok şeyler var.


                   YC: Paşa Hazretleri ile alakalı olarak sizde yer eden bir hatıranızı, gençlere tavsiye niteliğinde
           olabilecek şekilde, bize nakledebilir misiniz?


                   TS: Bizim eve birkaç defa misafir oldu mübarek. Her gelişinde on-on beş gün bizde kaldı. Tabii
           gelenler gidenler oluyor, sonradan duyanlar oluyor, hanımlar oluyor, beyler oluyor. Gençler için misal
           olması bakımından şu hatıramı nakletmek isterim. PTT'de çalışan iki kızımız sohbet dinlemek için
           gelmiş,  Paşa  Dedemin  bulunduğu  salonda  erkekler  oturuyor,  bitişik  odada  hanımlar  oturuyor.
           Hanımların  bulunduğu  yerde  sohbeti  dinliyor,  dinliyor  çocuklar  ve  ikisi  de  mini  etekli.  Öyle  bir
           heyecana geliyor ki kız, içeriden ok gibi fırladı, Paşa Dedemin elini öptü ve kaçtı gitti. Herkes çok
           hayret etti, bu mini eteklinin burada ne işi var? O artık mini etekli değil, heyecanlanmış, Allah'ın
           yarattığı bir insandı. Ne bayandı, ne erkekti. Onun ruhu o anda şeyhine hayranlık duymuş, onda
           gaşyolmuş  yani  kendinden  geçmiş  bir  hal  ile  gelip  elini  öptü  ve  bunun  da  bir  hata  olabileceği
           düşüncesi  ile  kaçtı,  gitti.  Herkes  birbirine  taaccüple  baktı,  Paşa  Dedem  buyurdu  ki,  siz  eski
           bildiklerinizle bakmayın, her şeyin bir siyaseti var, dinin de bir siyaseti var. Bir insanı, Mecmua'ül Adap
           kitabında yazanları iki günde ezberle ve bunlara uy, dersen sen oraya gelecek bir kişi dahi bulamazsın.
           Ama bir besmele çek, başla dersen, yahu çekeyim bakalım ne oluyor, diye insan merak eder ve
           başlayabilir. “Zorlaştırmayın, kolaylaştırın.” emri var. Şimdi siz biliyor musunuz ki; o iki yavru dört gün
           sonra  buradakilerin  pek  çoğundan  belki  daha  ileri  saflarda,  daha  muteber  bir  mürit  olmayacağı
           hakkında bir kanaatiniz var mı? Bunu Allah'tan başka kimse bilemez. Ve dediği gibi hakikaten onlar
           öyle mürit oldular ki, bir sürü arkadaşlarını getirdi ve hepsi başlarını örttüler, öyle bir grup oluştu.
           Paşa'nın her dediği çıkıyor. Paşam orada şunu anlattı:


                   Vaktiyle  bir  köye  bir  imam  tayin  edilmiş.  (Belki  bildiğiniz  hikâyedir  ama  tekrarında  fayda
           görüyorum.) Gelmiş, bakmış ki büyükçe bir köy ve de fevkalade güzel, büyük bir camisi var. Çıkmış,
           öğle ezanını okumuş, bir kişi cemaat yok. Kendi kendine namazını kılmış, namazdan sonra köyün içine
           doğru yürümüş, rastladığı köylülere sormuş: Buranın gençleri nerede? demiş. “Kahvede otururlar,
           oraya git.” demişler. Kahveye girmiş, selam vermiş, kahvedekiler, sen necisin, diye sormuşlar. İmam
           da, köyünüze yeni tayin oldum, ezan okudum, camiye kimse gelmedi, demiş. İmam, bu camiyi siz
           sırtınızda kum taşıyarak yaptırmışsınızdır, devlet buraya cami yaptırmaz, Allah razı olsun demiş. Ama
           bir kişi bile gelip namaz kılmazsa bu caminin hikmeti nedir? Bu hoş bir şey gelmedi bana, bunda bir
           eksiklik var, bu eksikliğin ne olduğunu sormaya geldim ben size. Demişler ki, namaz iyi de abdest almak
           zorumuza gidiyor. İmam demiş ki, şart değil ki, gelin elinizi yıkayın, dere zaten oradan akıp gidiyor,
           tertemiz, caminin dibinde su var. Elinizi şöyle bir yıkayın tozunu, gelin namazınızı kılın. Abdest çok şart
           değil. “Allah, Allah, ne biçim hocasın sen ya?” “Üç-dört kişi gidip bir deneyelim.” demişler. Ellerini
           yıkamışlar, namazı kılmışlar, hoca onlara namazdan sonra sohbet etmiş, hikayeler anlatmış. Köylüler
           demişler  ki  birbirlerine,  burası  kahveden  daha  eğlenceli,  buraya  her  zaman  gelelim.  Sonra
           arkadaşlarına  anlatmışlar,  onlar  da  camiye  gelmeye  başlamışlar.  Aradan  zaman  geçince  imam,



            Dosta Doğru      Mayıs 2014                                                                     11
   7   8   9   10   11   12   13   14   15   16   17