Page 9 - Dosta Doğru Dergisi 5. Sayı
P. 9
YC: Efendim, Paşa Hazretlerini nasıl tanıdınız?
TS: 1967 senesinde bir cumartesi günü, ertesi günü de 30 Ağustos olacaktı, Fehmi KUYUMCU
telefon etti bana, o Emekli Sandığı'nda çalışıyor, ben bir özel şirketteyim. Bana telefonda “Tevfik, artık
rast gele bir hayat yaşamanın bittiği kanısındayım, seni bugün bir yere götüreceğim, birisiyle
tanıştıracağım, belki hiç görmediğin bir şeyi görmüş olacaksın ve bir fırsatı yakalamış olacaksın. Hiç
itiraz etmeden gel, beni de al, Keçiören'de bir yere gideceğiz.” dedi. Ben tabii böyle bir davet olacağını
bilmediğim için kendime göre başka programlarım var idi. Bir arkadaşımla beraber bir eğlenceye
gidecektik. Ama öyle ısrar etti ki, kendisini bir ağabey olarak bildiğim için -benden on beş gün büyüktü,
kendisinin ilmi ve bana yaptığı iyilikler dolayısıyla ben hep “Fehmi Ağabey” demişimdir- kendisini
kıramayacağım için, “peki” dedim ve gittik. Bir zat, köşede oturmuş, etrafında beş-altı kişi var.
YC: Fehmi Bey'in evinde mi?
TS: Hayır, sonradan Fehmi Bey'in dünürü olan, pek çok eserleri olan, Diyanet'te görevli, ismini
şimdi hatırlayamadığım bir zatın evi. Paşa Hazretleri sohbet halinde idi. Edeple oturduk ve dinlemeye
başladık. Söylediklerinin hepsini anlamak gibi bir yeteneğe sahip değiliz. Hem o konuda bilgi sahibi
olmayışımız hem de şive değişikliği dolayısıyla pek bir şeyler anladığımı söyleyemem. Ama anlamamış
olmama rağmen ruhumda bir rahatlama, bir huşu hissi doğduğunu ve bütün dikkatimi o ağızdan
çıkacak sese ve o mimiklere bütün dikkatimi verdiğimi hissediyorum. O rahatlık sohbetin sonuna kadar
devam etti. O gün özel bir tanışma merasimi olmadan, biz neyiz ki zaten takdim edilelim, oturduk ve
ayrıldık. Eve geldim ve hanıma; bir zatı ziyaret ettiğimi ve çok etkilendiğimi anlattım. Hanım da çok
memnun oldu, merak etti, ilgi duydu. “Keşke onu bizim de dinleme imkânımız olsa?” diye bir ifadede
bulundu. Ama gittiğim yerde hiç hanım görmediğim için böyle bir şeyin olabileceğini düşünmedim. Ben
iki üç gün oraya gidip geldim.
Bu arada ilginç bir şey oldu, müsaade ederseniz burada onu da nakletmek isterim. Bir
arkadaşımla eğlenceye gitmek üzere randevulaşmış idik. Fehmi Bey'in ilk telefon ettiğinde, Fehmi
Bey'e o arkadaşıma uğrayıp kendisine gelemeyeceğimi bildirmek istediğimi söylemiştim. Nitekim o
arkadaşıma uğrayıp kendisine bir din büyüğünü ziyarete gittiğimi, bu nedenle buluşmamızı iptal
ettiğimi söylediğimde “Olur mu öyle şey, bir Allah var, bir de Peygamber var.” gibi işi hafife alan bir
konuşma yaptı. Ertesi gün sabah bu arkadaş kalkmış bir bardak su içmiş, tekrar yatağına yatmış,
kendisi anlatıyor, Uyanık vaziyetteyken yatak odasının kapısı gıcırtıyla açılmış, içeriye elinde eski
esansçıların çantası gibi bir çanta olan bir adam girmiş. Esans çantasını başucundaki komodinin
üzerine sertçe koymuş, çantayı açmış, içinden bir çuvaldız vebir ip çıkarmış, hatta ipi de kontrol etmiş
sağlam mı diye. Ondan sonra ağzının yarıdan fazlasını dikmiş. Acaba ben deliriyor muyum, diye
düşünürken bir çırpınmadan sonra her şey kaybolmuş. Acaba ben niye böyle oldum diye düşünürken
benim ile münakaşa ettiğini, evliyayı inkâr ettiğini hatırlamış.
Ertesi gün ben Paşa Hazretlerini yine ziyarete gitmek üzere iken, bu arkadaşım sabah saat
onda pijamasıyla arabasına binmiş ve benden ve özür dilemeye gelmişti. Daha sonraki günlerde bu
arkadaşım Paşa Hazretlerini ziyaret etmişti. Paşa Hazretlerinin bugün bildiğimiz görüntüleri onun
tarafından kayda alınmıştır. Paşa Hazretleri eline aldığı her şeyi mücevher edebilen bir güce sahipti.
Böyle muarız olan, dini bilgisi çok az olan bir kişiyi kendisine en azından muhip etti. Bugün Paşa
8 Mayıs 2014 Dosta Doğru