Page 20 - Dosta Doğru Dergisi 7. Sayı
P. 20
unuz. Daha rahatça göresiniz, daha rahatça dinleyesiniz diye. vamlı yapmak lazım.
O da biz de bir aletiz. Mesela dersimiz var; devamlı çekeceğiz. Evvabin namazımız
Ama bizi konuşturacak sizsiniz. Sizin muhabbetiniz, sizin var; devamlı kılacağız. Seferde de hazerde de, sağlıklı iken
ihlâsınız çekecek. Bizi de bir konuşturan olacak. Onun için hastayken, boş zamanlarımızda meşgul olduğumuzda bunu
burada hakikaten bir kelam var ya! kılacağız.
Ey birader sözlerime tut kulak Böyle boş zamanımızda kılıp meşgul zamanımızda kılmazsak
Sanma anı söyleyen dil yâ dudak veyahut da yolcuyuz yolda kılmazsak, hastayken kılmazsak;
Burada bizim bu cemaate karşı söyleyecek bir bilgimiz de hayır, yok kılacağız.
yoktur, tahsilimiz de yoktur. Biliyorsunuz, herkes biliyor bunu.
Ama bir emirdir bu, bir emir. Eğer akşam namazını kılıyorsak onu da kılacağız; akşam
Mübarek şeyh efendimiz bize teveccüh yap, diye bir emir ver- namazını kaçırdıysak tabii, o da kaçar. Farkı ne olur? Akşam
miştir. İşte bize bu bir emirdir. Sohbet et ihvanlara, demiştir. Ki namazını kaza ederiz, evvabin namazını kaza etmeyiz. Çünkü
himmet onların, ihlâs da sizin. Arada biz bir aletiz aslında. Ama onun kazası olmaz.
ne olursak olalım Allah’a şükür, bugün büyüklerimizin amelini
işleyeceğiz. Allah bu amelin feyzinden nurundan, bereketinden Teheccüd namazı da böyledir, evvabin namazı da böyledir,
sizleri de bizleri de ihya-âbâd etsin. günlük dersimiz de böyledir, hatmemiz de böyledir.
Hani Sâlih Baba’nın bir emri vardır: Gerçi hatme haftada bir gün okunursa o da bir kolaylıktır.
Ateş-i aşkınla yandır Sâlih’i Zamana göre bir kolaylık emretmişler. Eskiden haftada her gün
Sâlih, amel işleyendir yani bir isim değil. Amel-i sâlih denili- okunuyordu. Bir zaman için bir yasaklıktan dolayı, bir darlıktan
yor ya. Ama amel-i sâlih ise en güzel amel budur, en kıymetli sıkıntıdan dolayı haftada bir güne düşürmüşler. Büyüklerimizin
amel budur, en sağlam en makbul amel budur. Ki teveccüh emri, haftada en az bir kez. Ama bu emir verilmişse yine de
büyük bir ameldir. haftada bir gün bu emri yapmalıyız, hatmeyi yapmak lazım.
Peygamber Efendimiz de teveccüh yapmıştır. Ashabına yap-
mıştır teveccühü Peygamber Efendimiz. Onun için herhangi muhitte olursa olsun, köyde şehirde nere-
Hatta Eşrefoğlu’nun kitabında yazar. Bir teveccühünde de olursa olsun orada hatme okunu-
mübarek, gayri ihtiyari başını sağa sola böyle sallamasıy- yorsa ırak demeyin, yorgunum demeyin, efendim ihmal-
la başından imamesi düşmüş. Çarpmışlar, parça parça lik etmeyin, tembellik etmeyin. Haftada bir gün gitmeye
bölüşmüşler, herkese tırnağımın üzeri kadar kalmış. Teber- borçlusunuz. Her gün giderseniz daha “Nurun ala nur” olur
rüken saklamışlar. Yani teveccühü de Peygamber Efendimiz ama haftada en az bir gün gideceksiniz.
yapmıştır.
Tarikatın her ameli sünnettir, sünnet-i müekkededir. Terki Hatmeden uzaklaşan, ihvandan uzaklaşan, bak, sürüden uzak-
olmayan bir sünnet gibidir tarikatın her ameli ama yaşayan için laşmıştır. Sürüden ayrılanı kurt yer, büyüklerimiz buyuruyor ki:
hem farzdır, hem sünnettir, hem müstehaptır. “Sürüden ayrılanı kurt yer..” Bu sürü ise işte bizim hatmemizdir,
Niçin, neden? Cenabı Hakk’ın indinde en makbul olan amel sohbetimizdir, ihvanlar arasına girmek karışmaktır. İhvanlardan
devamlı yapılan ameldir, az da olsa makbul olan devamlı ayrılan, sohbetten ayrılan, hatmeden ayrılan, bunlardan ayrılan
yapılandır. Çünkü devamlı yapılan bir amele riya girmez de sürüden ayrılmış olur.
onun için. Ama ara sıra yapılan amele, bazen yapmak, bazen
yapmamakla ona riya girer. Her tarikatın mensubu bir sahipli çobanın sürüsü gibidir. Ama
Bir cemaatin içerisinde yaparsın bir ameli, cemaat olmadığı bir çoban bir sürüyü bırakıp da sürüden ayrılan bir tanesinin
zaman veya birisi yapar. O yaptı, ben de yapayım, dersin, peşine gitmez. O bir koyun sürüden ayrılırsa çoban onun peşine
yaparsın o ameli, başka zaman yapmazsın. Buna riya girer ama gidemez. O zaman onu canavar da yer, gider hırsız da çalar,
devamlı yapılan bir amele riya girmez. başından çok felaketler geçer. Ama sürüden ayrılana bir şey
İşte onun için burada bizim tarikatımızın amellerini de de- lazım gelmez. Zaten burada bak ifade ediliyor:
Nefsim bana râm ol düşme teşvîşe
Hep fâsiddir bu kurduğun endîşe
Sürüsün yedirmez kurt ile kuşa
Pîr-i Sâmî gibi arslanımız var
Buyrulmuş böyle. Demek ki onlar sürünün manevi çobanıdır.
Biz de bir manevi sürüyüz. Ancak burada manevi çoban onların
ruhlarıdır. Manevi sürünün ferdi de bizim ruhlarımızdır. Her
ne kadar ismimiz, cismimiz nerede olursa olsun, neyle meşgul
olursak olalım onları unutmadığımız zaman onların sürüsün-
deyiz. Onların gözünün önündeyiz ve onların kanadının altın-
dayız, öyledir zaten.
Bir mürit nerede olursa olsun rabıtasını unutursa ayrılmış
olur; unutmazsa ayrılmaz. Sanki bir büyük kuşun yavrusu
civcivleri var ya. On tane, yirmi tane, elli tane, yüz taneyi alır
kanadının altına. Yüz taneyi de kanadının altına alır, gizler.
Böyle olduğu gibi, buyrulduğu gibi,
Pir-i Sami’nin kanadı altına gizlenmişiz
Demek ki Evliyâullah’ın velâyeti o kadar büyük ki… Nasıl bir
anne kuş civcivlerini, yavrularını kanadının altına alıyor gizli-
yorsa, müritler de öyledir isterse dünyanın her tarafına ser-
pilsin, nerede olurlarsa olsunlar yeter ki mürit meşayihini
unutmasın.
Zaten öyle Nakşibendî Efendimiz’in emri değil midir bu?
Buyurmuş ki:
— Bizi unutmayın, bizi unutursanız bizden ayrı düşersiniz;
bizi unutmazsanız biz sizle beraberiz. Ama bir de buyurmuş ki:
dosta doğru - şubat 2015 19