Page 8 - Dosta Doğru Dergisi 7. Sayı
P. 8

ha çok acayip şeyler gördük.               Zahirde çok hoş görünen bu hâllerin hiç    bütün arazi, köy ve çevrelerin aynen o
Meselâ, bir defasında; masa üstüne            birini hiçbir yerde mevzu etmedik. Zira    boyut ve şekillerde fakat toprak ve taş
örtülen bir masa örtüsünün saçaklarını        bu hâllerin hepsinin Paşa Hazretlerince    olarak ve tabii vaziyetinde olduğunu,
teşkil eden her bir ipliğin ucunda birer      lüzumlu görülen, terakkinin gereği olan    Paşa Hazretlerinin köyü ile konağının
ağız olduğunu, bu ağızların içinde net        lütuflar serisi olduğunu idrak ediyordum.  da köyün ortasında ve o meydanda
olarak görülen dillerin, devamlı olarak                                                  aynı şekilde ve surette bulunduğunu
Allah’ı zikrettiklerini açıkça gördük.         Bir gün, Karakaya köyünden                müşahede ettim.
Ama bu gibi hâllere lüzumundan fazla          yukarıya, dağları aşarak Veysel Karani
kıymet vermedik, bunlardan asla gurur         Hazretlerinin dergâhına heybe ile           Bir defasında Paşa Hazretleri, başıma
duymadık Allah’a şükür.                       bir emaneti götürüyorum. Heybeyi           tarifi mümkün olmayan dünyada emsali
                                              sırtlayınca, Zeki isimli bir kimse         görülmemiş, kıymeti hiçbir ölçü ile ifade
 Paşa Hazretleri bize çok iltifat ederlerdi.  arkamdan yetişip bana sataşarak gitmeme    edilemeyen, çok parlak ziya neşreden bir
Bilhassa ilk zamanlar, her huzuruna           mâni olmaya çalışıyor. Heybeyi yere        taç giydirdi. Zâhirde değil, rüya da değil.
çıkışımda ayağa kalkarlardı. Bunu ben         bırakıp o şahsın sataşmasını bertaraf      Ne uykudayım ne de tam uyanığım,
hiçbir zaman hazmedemez, bu gibi              edip, onu bitap bir hâlde bırakıp yoluma   yarı şuurla hissediyorum. Ama bir taç
iltifat ve itibardan huzur duymaz, bilâkis    devama başlıyorum ki bu anda yeniden       giydiğime katiyetle eminim. Bu taç zikir
ezilir, ağlar mahvolurdum. Hatta bir          yetişip arkamdan bana sarılıyor. Tekrar    tacı imiş...
defasında Erzurum’da bir evde misafir         heybeyi bırakıp onu çiğnercesine
bulunuyorduk. İkindi namazı kılınacaktı.      bir hırpalama ile yere serip yeniden        Paşa Hazretleri bana:
Paşa Hazretleri sırtındaki cübbeyi            ilerliyorum. Böyle böyle zirveyi aştıktan   - Ders almak isteyipte bizi
çıkartıp bize giydirdi, başındaki sarığı      sonra artık bir daha peşimden gelemeyip    bulamayanlara, bizimle görüşünceye
çıkarıp bizim başımıza sardı ve namazı        kayboluyor, Bu arada geçtiğim arazi,       kadar derslerini tarif edin. Bizimle
bizim kıldırmamızı emretti. Ben bu iltifat    köyler ve görülen her şey altından         görüşme imkânını bulduklarında
karşısında ezilmiş, mahcubiyetten bitkin      yapılmış vaziyette. Veysel Karani          derslerini tazelerler, demişti. Bu, bize
bir hâle gelmiştim. Bunu hisseden Paşa        hazretlerinin dergâhına varıp bir de       teveccüh yapma emri verilinceye kadar
Hazretleri:                                   bakıyorum ki o güne kadar hiç gidip        devam etti. Ondan sonra bizim ders
                                              görmemiş, hiç tanımamış olduğum            tarif ettiklerimizin derslerini tazelemek
 - Benim efendim, neden böyle                 Aşağı Lori Köyünün meydanı ve Paşa         lüzumunu duymadılar.
yapıyorsun? Sen bizim büyüğümüzsün,           Hazretlerinin konağı. Emaneti oraya         Bir gün Erzurum’dayız. Paşa
demesi üzerine, gayri ihtiyarî mübareğin      teslim ediyorum. Köy, meydan, konak ve     Hazretlerinin mahdumlarından Hacı
yüzüne karşı:                                 bütün arazi altından.                      Hüsameddin Efendi bir beygire iki sepet
                                                                                         üzüm yükleyip satışa getirmiş. Ebat
 - Etme, etme, etme! diye bağırmışım.          Hâl olarak gayet net ve canlı gördüğüm    olarak birbirinden hiçbir farkı olmayan
Bunun üzerine namazı kendileri                bu zuhurattan sonra, merak ederek heybe    bu sepetlerden biri bizim, diğeri Paşa
kıldırdılar.                                  ile geçtiğim yerleri görmek için hususi    Hazretlerinin imiş. Yapılan tartı sonunda
                                              olarak yaya ve yalnız, zâhirde ve bedenen  Paşa Hazretlerine ait sepet, bizimkinden
 Bu hadisede bize manevi bir terbiye          gezerek tetkik ettiğimde, hâl içinde       onbeş kilo fazla geliyor. Bunu hayretle
vermenin, manevi bir geçitten                 altından yapılmış olarak gördüğüm          gören Hüsameddin Efendi dayanamayıp
geçirmenin gerçekleştiğini hissettim.                                                    soruyor:
Bu gibi hâller pek çok defa tekrar etti.                                                  - Paşam bu sepetler aynı büyüklükte,
                                                                                         içindeki üzümler de aynı bağdan
                                                                                         toplandı. Nasıl oluyor da size ait sepet
                                                                                         onbeş kilo fazla geliyor?
                                                                                          Paşa Hazretleri cevap verdi:
                                                                                          - Arada onbeş yıl var. Onbeş yıl sonra o
                                                                                         sepetin ağırlığı da tamamlanacak.
                                                                                          Aradan yıllar geçti ve bir gün Paşa
                                                                                         Hazretleri buyurdu ki:
                                                                                          - Sizin artık hilâfet zamanınız geldi.
                                                                                         Sohbet ve teveccüh yapmaya ehil
                                                                                         oldunuz. Beş kişilik bir talip bir araya
                                                                                         geldiğinde teveccüh yapacaksın.
                                                                                          Bu kesin emri önce yalnızken şahsımıza
                                                                                         bildirdiğinde, yukarıda bahsettiğimiz
                                                                                         üzüm, sepet, tartı farkı hadisesinin
                                                                                         üzerinden, tam onbeş sene geçmişti.
                                                                                          Paşam bilâhere bu sohbet ve teveccüh
                                                                                         emrini Pişkidağlı Ahmet Efendi,
                                                                                         Muharrem Efendi, Necati Efendi ve
                                                                                         Hacı validemizin huzurlarında da
                                                                                         tekrarlamıştır. “İnşallah Hazreti Pirin
                                                                                         tacını başına örteceksin” diye dualar
                                                                                         etmiştir.
                                                                                          Fakat ben o günlerde sıkılarak,
                                                                                         utanarak düşünürdüm. Büyük hizmetler
                                                                                         yapmış biri değildim. Esaslı bir bilgim,

                                                                                                          dosta doğru - şubat 2015 7
   3   4   5   6   7   8   9   10   11   12   13