Page 8 - Salih Baba Divanı
P. 8
2
Eğer pîrim bana eylerse himmet
Zuhûra getirem birkaç meânî 1 1- Meânî: Mana, hikmetli söz.
2- Fer': Kol, dal, kök.
O'dur aslım benim fer'i mukayyed 2-3 3- Mukayyed: Kayıtlı.
O'dur dil şehrinin nûru îmânı 4 4- Dil: Gönül.
5- Cebhe: Alın, yüz.
6- Vâris: Mirasçı.
Görünür cebhesinde nûr-u Ahmed 5 7- Kâim-makâm: Yerine bakan,
Olardır vâris-i peygamberânî 6 vekil (kaymakam buradan
gelmedir ve Vali'nin yerine
Olar kâim-makâm-ı Mustafâ'dır 7 vekil demektir).
Olardır şehr-i ilmin pâsubânı 8 8- Pâsubân: Gece bekçisi.
9- Âşiyân: Kuş yuvası, ev, bi-
Olar cân ilinin bülbülleridir na.
Bütün olmuş oların âşiyânı 9 10- Zemîn ü âsumân: Yer ve
gökyüzü.
Oların rûhlarının yok karârı 11- Nâtüvân: Zayıf, güçsüz.
Dolaşırlar zemîn ü âsumânı 10 12- Berzah: Iki şeyin arası, iki
alem arası.
13- Âhir: Nihayet, son olarak.
Olar bu âlemi devrân ederler 14- Kârubân: Kervan.
Ararlar derde düşen nâtüvânı 11 15- Hevâ-yı nefs: Nefsin arzu-
ları.
Bular bu âlemin hem berzahında 12 16- Kande: Nerede.
Esîr etmiş durur çok pehlivânı 17- Dârül-emân: Sığınak, sığı-
nacak yer.
Kişiye derd büyük sermâyedir bil 18- Kâl: Söz, laf, kuru ve boş
Düşürür yola âhir kârubânı 13-14 söz.
19- Civân: Genç.
Hevâ-yı nefsine tâbi olanlar 15
Bular kande bulur dârül-emânı 16-17
Alamazlar özün nefsin elinden
Beşerdir dâim ol eyler ziyânı
Ömür bir cevherdir kadri bilinmez
Sakın gafletle geçirme zamânı
Cihânda şimdi kâl ehli çoğaldı 18
Söz ile kandırırlar çok civânı 19
3