Page 27 - Dosta Doğru Dergisi 1. Sayı
P. 27
avvuf bitmektir. —Sizin büyüğünüz burada kimdir? kalbi boş olsun.
Evet, bu böyledir. Fakat gençler de ne der bili- O mübarek, o zaman bir günlük müridi, yani Kalp boşalmazsa dolu bir kaba bir şey
bir gün evvel akşamdan ders alan müridi göster-
yor musunuz? Bu genç o yaşlıyı gördüğü zaman: miş. Demiş ki: konulmaz, boş kaba konulur. Bir kap dolmuş ne
—Yâ rabbî, bu seni daha erken tanımış, —Bizim büyüğümüz budur. Çünkü bu koyabilirsin ki? Boş olunca konulur.
akşamdan tarikata girdi, boy abdesti aldı, herbir
yaşlı, çok yaş yaşamış, seni tanımış, sana ibadet günahları döküldü, daha günah işlemedi, bizim İşte burada da teveccühteki nurlar tecellî
etmiş, itaat etmiş, sana yaklaşmış. İbadetle sana büyüğümüz budur, demiş. edecektir. Allah’ın nurları; esma nuru, sıfat nuru,
yaklaşılıyor, yaklaşmış. Senin indinde bunun bir Teveccüh Sohbetleri 531 zât nuru.
makbuliyeti vardır, sevilmiş insan. Yâ rabbî beni Şimdi buradaki esas şudur: maksat mahviyete
buna bağışla. düşmek lazım. Esma nuru isimlerden tecellî eder. Müridi
Kişi noksanını bilmek gibi irfan olamaz. bakarsın ki ruhu esma nuru ile idare edilir.
Bu genç şimdi ölene kadar böyle bu amelini Maksat insan kendi kusurunu bilsin. Yani eski
devam ettirir. Yasakların zararından kurtulmak ihvanlar yeni ihvanları şefî getirir. Mademki senin bir muhabbetin var. Neyle?
için, isyandan kurtulmak için“Yâ rabbî beni buna —Yâ rabbî, ya Hazreti Pir, ya Hazreti Pir’le- Şeyh efendin kuşatıyor. Bir esma nuru ile seni
bağışla”. rimiz, bu daha yeni ders aldı, boy abdesti aldı, idare ediyor. Niçin bak? Nasıl buyuruyor:
günahlarından silkindi, kurtuldu. Daha günah
Şimdi tarikat demek; tevazudur. işlemedi, beni buna bağışla. Ben mesela on beş, Hemân bir lahza sağ olmak bana sensiz harâm
Bak, tabii on beş senelik, yirmi senelik ihvanlar yirmi senelik ihvanım. Ama isyandan başka bir olsun
var. Bir de yeni, genç ihvanlar var. şeyim olmadı. Sana layık bir müritlik yapamadım,
Nakşibendî Efendimiz’in iki emri var: Birisi sana layık olamadım. Sâlih Baba böyle buyuruyor, Yunus Emre ne
ihvan kardeşi Arif-i Dikgirani Hazretleri ondan bir, Hevâ-yı hevesden ayık olmadım buyuruyor:
iki gün evvel tarikata girmiş. Nakşibendî Efendi- Aslâ bir amele fâik olmadım
miz çok âlim, çok maneviyatı çok yüksek olduğu Esrâr-ı pîrime lâyık olmadım Senin aşkın benim için bir balıkca
halde o Arif-i Dikgirani Hazretleri bir gün önce Evet, böyle desinler. Balık çıksa sudan hemen ölür
tarikata girmiş olduğu için hürmet gösteriyor. Yeni ders alan da desin ki: Senin sevgin beni bir deniz gibi ihâta etmiş.
Çünkü bizim tarikatımız askeriyedir. Eğitimi —Ya Hazreti Pir, ya şeyh efendim! bak, bu Balık denizde olur. Denizden çıktı mı ölür.
askeriye, kıyafeti askeriye, makamı askeriyedir. amcam, bu ağabeyim yirmi senedir seni tanımış, Senin sevgin de benden kesilirse benim ruhum
Askeriyede de bir usül var, askeriyede de bir yirmi senedir sana hizmet ediyor, himmet almış- da balık gibi ölür. Bu kelamı kibar bunu ifade
kıdem var. Bir gün evvel giren, bir gün sonra tır muhakkak. Sana bir yakınlığı var. Yeni tarikata ediyor.
girenden kıdemlidir. Evet, bu da tarikatımızda girdim onun hürmetine beni de muhafaza et bu Evet, işte meşayihi seviyorsa Allah için sevmiş
vardır. tarikatta. başka şey için değil. Annesi değil, babası değil,
Nakşibendî Efendimiz Arif-i Dikgirani Hazretle- Bir vücut sahibi et, bir amel sahibi et. Aldan- akrabası değil, ahbabı değil ne için sevmiştir?
ri’nden bir gün sonra tarikata girmiş. mayayım, sapmayayım, sapıtmayayım, yanlış Allah için.
Arifi Dikgirani Hazretleri’ne o kadar saygı yollara gitmeyeyim. 532 Gülden Bülbüllere
gösteriyormuş ki yolda beraber giderken Buradan ne olur? Bunlar insanı alçaltır, bunlar Resulullah’ı sevmişse, zaten Resulullah sevgisi
onun peşinden gidermiş. Bir akarsuda abdest insanın kalbini boşaltır. Allah sevgisidir.
alıyormuş onun yukarısına geçmezmiş, aşağısına Kalp burada boşalacak ki kin çıkacak, gadap Allah’ı sevmişse zaten Allah sevgisi, fark etmez.
geçermiş. O kadar saygı gösteriyormuş, bu bir. Bir çıkacak, haset çıkacak, gurur çıkacak. Öyle ki Ama yalnız bir müritte hal olabilir. Eğer bir
de, bir gün Nakşibendî Efendimiz makamında, mürit esma nuru ile idare ediliyorsa o, şeyh
tekkesinde sohbet ederken dışarıdan bilmeyen efendiyi çok sever. Ama zâhirde de o şeyh efendi
bir tanesi öğrenmiş, gelmiş. Cemaate bakmış Resulullah falan değildir. Hatadır, bu isyandır, bu
bilememiş. Demiş; şirktir. Ama gelin hakikate, sevebilir, Resulullah
Efendimiz’den fazla sevebilir. Ama o sevgi neyin
sevgisi? Resulullah’tan geliyor. Resulullah’a
nereden geliyor? Allah’tan geliyor.
Bak, şimdi müridin bir tanesi camiyi temizli-
yormuş. Hızır (a.s) geçmiş onun karşısına, demiş
ki:
—Yüzüme bak, mürit de:
—Benim bakılacak yüzüm var, başka yüze
bakmam ben, demiş.
Birini tam seven öbürlerini sevemez. Demiş:
—Ben Hızır’ım.
—Benim Hızır’ım da var, demiş.
Evet, her şeyh kendi müridinin Hızır’ıdır.
Bu ihlâstır. Tarikatın bir şartı da ihlâstır.
Eğer mürit şeyhini vaktin Hızır’ı bilmezse
ondan feyiz almaz veya arasında vaktin kutbu
vardır. Vaktin kutbu derecelenerekten Hızır’dan
emir almaz. Hızır onların emrindedir. Hızır, vaktin
Mayıs 2013 Dosta Doğru | 25