Page 192 - Gülden Bülbüllere 5 - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 192
Tasavvuf Sohbetleri 5 187
Cenâb-ı Hakk: “Biz âyetlerimi anlatan Kur’an’ı, Peygamberi
7
insanlara ve cinlere gönderdik. ” Hatta Cenâb-ı Hakk buyuruyor
ki: “Biz emaneti göklere, yerlere, dağlara verdik, ama yüklenmedi-
8
ler, onu insan yüklendi. ”
Ama bu kabullenme nerede oldu? Bu kabullenmek ta ki “Elestü
9
birabbiküm ” fermanında ilm-i ezelîde, insanlar “belâ (Evet Rab-
bimiz’sin)” dediler. Bu kabullenme o zaman oldu. İşte onun üze-
rinde durmak lazım.
O “belâ”nın üzerinde duranlar ne yapıyorlar? Kendileri için gü-
zel bir cisim hazırlıyorlar.
O “belâ”nın üzerinde durmayıp “belâ”yı bozanlar kötü cisimde,
kötü sıfatta kalıyorlar. Muhakkak ki insanlar ilimsiz, amelsiz güzel
bir cisim kazanamıyor. İlim, amel olacak.
İlim, Allah’ı bilmektir. Zaten Cenâb-ı Hakk: “Biz insanları, cin-
10
leri halk ettik bizi mâbud bilsinler. ” Onun için kelâm-ı kibârda:
Dünyaya geldim gitmeye
İlm ile hilm’e yetmeye
Aşk ile can seyretmeye
Şimdi, inancımıza göre Allah’a şükür, çok şükür, bin şükür, ni-
hayetsiz şükürler olsun. Dünyaya geldik, gideceğiz, buna inandık.
İlim ile buna da inandık. Hilm de güzelleşmek demektir. Ama in-
san ilimsiz, amelsiz güzelleşemez.
Bu güzellik yüz güzelliği, boya, cila güzelliği değildir. Niçin
buyruluyor ki: “Yüzü güzel olandan kırk günde doyarsınız, ama
ahlâkı güzel olanla kırk sene yaşasanız doymazsınız.”
Yüzü güzel olan bir kimseden kırk günde bıkıp, usanabilirsiniz.
Ahlâkı güzel olan bir kimseyle kırk sene yaşasanız usanmazsınız.
7
Enam, 6/130.
8
Ahzab, 33/72.
9 Araf, 7/172.
10 Zariyat, 51/56.