Page 194 - Gülden Bülbüllere 5 - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 194
Tasavvuf Sohbetleri 5 189
Yetmiş dokuz ahlâk-ı zemime var, yetmiş dokuz ahlâk-ı hamide
var. Yetmiş dokuz ahlâk-ı zemime, kötü ahlâklar, sıfatlardır. Bun-
lar nefsin sıfatlarıdır, insanın iç âleminde, kalp âlemindedir.
Bir de insanların yetmiş dokuz ahlâk-ı hamidesi vardır. Her in-
sanda bu yetmiş dokuz ahlâk-ı zemime, yetmiş dokuz ahlâk-ı ha-
mide mevcuttur.
İnsan güzel ahlâk sahibi olmadıktan sonra bu ahlâk-ı zemimele-
ri atamıyor. Yalnız bu ahlâk-ı zemimeler ahlâk-ı hamidelerin yeri-
ne oturmuşlar, işgal etmişler, kapatmışlar.
Nasıl ki, bakın bir yabani bir ağaç olur, mesela turunç diye bir
ağaç var, Aydın’da gördük. Evvel limon yerine kullanıyorlardı,
şimdi limon var, daha bunu kullanmıyorlarmış. Bu işte portakalın
aslıymış. Buna aşılıyorlar ki, ondan sonra tebdil oluyor, tekrar li-
mon oluyormuş, bunu böyle söylediler.
Demek ki böyle kendi kendine biten yabani bir ağaç aşılanma-
dıktan sonra, bir muamele görmedikten sonra güzel meyvesini
vermiyor. Onun için bir kelâm-ı kibâr vardır ki:
Söğütte biter mi tatlı elma
Yarılıp, yırtılıp aşlanmayınca
Kişi kendiliğinden veli olur mu
Söğülüp döğülüp taşlanmayınca
İşte ancak bu ahlâk-ı zemimelerin kesilmesi lazım, onlara aşı
yapılması lazım ki o ıslah olsun. Sonunda vermiş olduğu meyve
yenilebilsin. Aşılanmazsa o vermiş olduğu meyvesi acı veya zehirli
olabiliyor, hatta insanı hasta ediyor, belki de öldürüyor.
Ahlâk-ı hamide sahibi olmak neyle oluyor? İlim, amel, ihlasla
oluyor. Zaten Cenâb-ı Hakk’ın emri şeriat da ilim, amel, ihlastan
ibarettir.
İlim bilmek, amel işlemek, ihlas da ilmini, amelini ancak Allah
için yapmaktır. Demek ki ihlasla yapılmayan bir amel, Allah için
yapılmayan bir amel, Allah için elde edilmeyen bir ilim insanları
kurtarmıyor. Niçin?

