MÜRIDIN BILMESI GEREKEN HUSUSLAR
Her müridin üzerine vacib olan ve muhakkak riâyet etmesi gereken âdâba gelince, bunlari sâdât-i kiram hazarâtinin cumhûrunun ittifakiyla üzerinde durduklari sekilde ve özet olarak beyan edecegiz. Bunlar onbes kadardir:
1-Mürid, matlub ve maksuduna ancak kendi seyhinin irsad ve yol göstermesiyle vâsil olacagina inanmalidir. Eger gönlü baska seyhlerde geziyorsa ve kendi seyhine gerektigi sekilde baglanmamissa feyz alamaz.
2-Seyhinin terbiyesine ve bütün emirlerine gönül rizasiyla baglanip boyun egmelidir. Bu baglilik maliyla ve bedeniyle hizmet etmekle belli olur. Çünkü müridlik ve muhiplik cevherleri ancak bu sekilde meydana çikar. Kisi sadâkat ve ihlâs mizanina vurulur, ondan sonra ne oldugu anlasilir.
3-Ister basit âdetlerinde, isterse diger bütün âdetlerinde olsun kendi irade ve ihtiyarini seyhinin irade ve ihtiyarina tâbi kilmali, onun emrinin ve irsadinin karsisinda fikir beyan etmemelidir.
4-Seyhinin tab’an sevmedigi seylerden kaçinmalidir, onlari kat’iyyen yapmamali, seyhinin sahib oldugu kemâl ve ahlâka dikkat ederek onun güzel ahlâkiyla ahlâklanmaga gayret etmelidir.
5-Bazi vak’alari, rüyalari ve mükâsefeleri tabire kalkismalidir. Kendi gönlüne gelen tabire itibar olunmaz. Böyle seylerin vukuunda ve bir karisik rüya gördügünde seyhine anlatip halini arzettikten sonra ille de cevap verecek diye evvel cevap vermege kalkismamalidir.
6-Mürid, seyhinin bulundugu meclisde sesini yükseltmemelidir. Çünkü büyüklerin yaninda sesini yükseltmek sû-i edebdir. Mürid, seyhini çok mesgul ederek islerinde, sözlerinde, sual ve cevaplarinda seyhi ile çok beraber olmak için kapiyi zorlamamalidir. Çünkü seyhinin birçok hareketlerini anlamayip tahammül edemeyecegi için seyhini gözünde basitlestirir. Bu hal ise müridi perdeler, feyzi kesilir.
7-Mürid, seyhiyle konusma vakitlerini bilmelidir. Seyhi bast halinde iken edeble, huzû ve husû ile zarûret mikdari konusur. Kat’isurette sözü uzatmaz. Seyhinin yaninda kendisinin derece ve mertebesi kadar konusur. Seyhinin verecegi cevaba kulak kesilir. Aksi takdirde kalbinin fütuhati kapanir. Kalbi fütuhattan mahrum kalan seyhinden uzaklasir ve bir daha seyhe dönüp bakamaz. Tevbe edip tekrar dönenler ise pek azdir.
8-Mürid, seyhinin saklanmasi gereken sirlarini saklamalidir.
9-Kendisine gelen halleri, havâtiri, vâkialari, Allah’in bahsettigi kesif ve kerametleri seyhinden gizlemez.
10-Insanlara seyhinin sözlerinden ancak onlarin anlayabilcekleri kadarini nakledebilir.
11-Seyhinin kâmil olduguna içi mutmein oldugu zaman seyhine: “Marifetullahi taleb etmek için geldim” der. Seyh, müridi terbiyesine kabul ettikten sonra artik lüzumsuz seylerle ugrasmaz. Seyh, müridi terbiyesine kabul ettikten sonra artik lüzumsuz seylerle ugrasmaz. Seyh kendisini tamamen kabul edince, hizmete kabul edildigine tamamen kalbi mutmein oluncaya kadar sevk ve gayretle hizmet eder.
Seyhi kendisine br evrad ve ezkâr telkin etmisse, Ikinci bir hatirlatmaya ihtiyac birakmadan vazifesine devam eder.Mürid, kendisine verilen evradin bazisi ihtiyâri bile olsa onlari birakmamalidir.
12-Baska birine iletmesi üzre seyhine selam emaneti yüklememelidir. Yani bir mürid seyhine “filan kimseye selamimi götürünüz.” Diyemez. Çünkü bu saygida bir kusurdur.
13-Seyhinden gayri herkesden gözlerini çekip bütün varligiyla ve kalbiyle seyhine yönelmeli, onun sözlerinde, hareketlerinde, sifatlarinda ve zâtinda fâni olmaga âzâmi gayret göstermelidir. Çünkü fenâ fillah’in, yani Allah’da fâni olmanin baslangici fenâ fisseyh’dir. Yani seyhde fâni olmaktir.
14-Mürid, seyhinin gördügü yerde abdest almamalidir, onun bulundugu meclisde tükrük, balgam…gibi sesler çikarmamalidir.
Mürid, seyhinin bulundugu yerde nafile ibadetlerle mesgul olmamali
15-Seyhinin emrettigi bir seyi durmadan, dinlenmeden, ihmal etmeden, te’vile yeltenmeden derhal yapmali ve o isi yapmadikça oturmamalidir.
Bunlar müridin, seyhinin huzurunda ve giyabinda riayet etmesi gereken âdâbin toplucave kisaca izahidir. Diger bazi edepler de bunlarin içinde dürülüdür.
Bunlar ilâhi terbiye ile elde edilir. Zevkine varmakla hakikatleri anlasilir ve kapali seyler açilir.
Allah Teâlâ cümlemizi bu edeplerle en güzel sekilde terbiye etsin ve bizleri menzil-i maksudumuza eristirsin. Âmîn.
Imam Abdülvehhab Sa’rânî Hazretleri “en-Nefehâtü’l-Kuddisiyye” kitabinda, “Bu bahsi, seyyidlerim Seyh Ibrahim Düsûkî ve Ali bin Vefâ hazretlerinin sözlerinden yaptigim özetle bitirmek istedim, diyor ve buyuruyor ki: “Basariya ulastiran ancak Allah’dir. Seyhine baglilik hususunda cehd ü gayret göstermeyen kimse, sonunda mürid olup felaha eremez. Mürid öyle olmalidir ki, mürsidi uyuyunca uyusun, uyaninca uyansin. Yani mürid her halinde seyhinin haliyle hallenmege çalismalidir.
Seyh Ibrahim Düsûkî hazretleri buyurmuslardir ki: “Mürid sunlari hatirindan çikarmamalidir:
1-Mürid, seyhinden izinsiz olarak hiçbir meclisde konusmamalidir. O meclisde ister bulunsun, ister bulunmasin.Eger seyhi orada yoksa ve konusmasi isteniyorsa kalben seyhinden izin ister.Kendiliginden konusacagi seviyeye gelinceye kadar konusmaz. Eger mürid, seyhinin emrine riayette kusur etmemek için âzâmi gayreti gösteriyorsa seyhi onu en güzel fütuhat ile te’yid eder. Ilahî terbiye suyundan bir âb-i hayattan içirir, manevi bir sirr ile onu gözetler. Ne mutlu mürsidindin terbiyesine sadakat gösterene. Ne yazik terbiyesine sadakat göstermeyene…
2-Eger kul Allah’in haklarina gizli gizli riayet ederse Allah onu darliktan rahatliga kavusturur. Allah onu ters durumlarindan kurtarinca artik eski hastaliklarinin ve kötü ahlâkinin tekrar ortaya çikmasindan salim olur.
3-Temiz olmayan, serefini muhafaza etmeyen benim evladim degildir. Isterse benim sulbümden geçmis olsun. Tarikata can u gönülden baglanan, diyanetine, irz u namusuna bagli olan, dünyayi gönlüne koymayan, haramlardan sakinan, dünya nimetlerine karsi hirslanmayan ise en uzak memleketlerde bile olsa benim evladimdir.
4-Mürid, farz ve vaciblerini, nafilelerini eda etmekte kendisi için zarûri bilgileri ögrenmelidir. Menzil-i maksuduna ulasincaya kadar edebiyatla ugrasmasi gerekmez. Çünkü bu onu muradina ulasmaktan alikoyar. Sâliklerin ahlâkini ögrenmekten mahrum eder. Onun için gece-gündüz zikre devam etmelidir.
5-Seriat ve haikat meseleleri üzerinde müridin münakasa ve mücadele etmemesi onun sadakatinin alâmetlerindendir. Zâhir ehli bizim yanimizda kiymetli olmayan bir sekilde ilerlemege çalisirlar. Münakasaci kimseler baskadir, tarikat ehli baskadir. Gördügünüz gibi zamanimizdaki pek çok kimseler sidk hasletini kaybetmislerdir.
6-Sâdik mürid olmanin sartlarindandir ki, tarikata ilk girdigi andan itibaren bütün nefsâni hasletlerini terk edip, yokluga, darliga rizâ göstermelidir. Çünkü nefsinden dolayi zuhûra gelen hatalarini terkedip, hayra kosarken basina gelen belâlara ve serlere tahammül etmeden sikintilara katlanmadan kurtulusa eremez.
7-Sâdik mürid olmanin bir baska sarti alelâde ve düsük hareket etmemektir.Hiçbir kimse onu bu yolundan çevirmemelidir. Ölümle tehdid edilmesi bile onu yolundan çeviremez.
8-Sâdik mürid olmanin bir baska sarti iddaci olmamaktir. Istrese bu konu sadakat konusu olsun. Mürid, töhmet mahallerinden uzak durmali, süphe uyandiracak isler yapmamali ve bu gibi seylerden siddetle kaçinmalidir.
9-Mürid, tarikata kalbiyle ve bedeniyle baglanip zâhiren ve bâtinen hizmet etmelidir. Daha ehlullah ahlâkiyla ahlâklanmadan tarikat hakkinda kulaktan dolma bilgileri her yerde konusmamalidir.
10-Zamanimizda tarikat ehli diye bilinenlerin çogu hayra kosmayi biraktilar,isin lafini etmege koyuldular. Allah bunlari hidayete ulastirsin.
11-Sâdik mürid, halkin kendisini tezkiye etmelerine, üstün görmelerine aldanmaz ve nefsini sik sik hesaba çeker. Seyhler, nice müridlere istikamet sahibi olduklari vakitlerde icazet vermisler, çoklari icazet aldiktan sonra bu istikametlerini muhafaza etmemisler ve her seyi bozup dagitmislardir. Süphesiz bu icâzetlerin böyle durumlarda geçerliligi yoktur. Böyle kimseler eger kendilerine güveniyorlarsagidip yaptiklari seyleri mürsidlerine arzetsinler, bakalim tasdik görecekler mi? Asla!
12-Eger mürid, en önemli vazifelerini birakip edebiyatla ugrasirsa kendisinden tarikat emaneti alinir. Bu isleri ancak Allah’dan gâfil olanlar is edinirler. Kim bunlarla ugrasirsakendi kendisini tarikattan uzaklastirmis olur.
13-Sâdik mürid, Salihlerin hallerini anlatan kissalri, menkibeleri ögrenmege, anlamaga çalisir. Bu kissalar ve menkibeler onun için büyük hazinedirler. Menzil-i maksuda vâsil olmak için büyük yardimcidirlar.
14-Sâdik mürid bilir ki Allah’a giden yol insanin derilerini kavlatir, cigerlerini parçalar, belini büker, uykusunu kaçirir, kalbini titretir, gönlünü eritir.
SÂDIK MÜRIDIN SERMAYESI MUHABBET VE TESLIMIYETTIR.
Müridin, inaldik ve muhalefet illetlerinden kurtulmasi lazimdir. Mürid seyhinin emir ve muradi altinda boynunu büker, ona itaatkar olur. Günden güne seyhine muhabbet ve teslimiyeti artan mürid yari yolda kalma tehlikesinden emin olur. Eger sunun bunun iltifati belasina düçar olur, azim ve iradesini saglam tutmazsa hiçbir seyden meded ummasin. Çünkü bu, onu menzil-i maksuduna ulastirmaz, yolda kor.