Page 25 - Dosta Doğru Dergisi 2. Sayı
P. 25

rat’ı almak için Tur Dağı’na 8 sefer-    bilmez.                                        Nübüvvetleri aşikârdır, mucizeleri
de gitmiş, 8 parçada getirmiş. Hazreti          Zaten bunu bilseler, çatışmış olma-    onların nübüvvetlerinin delilleridir.
Musa Tur Dağı’nda Cenabı Hak ile ke-
lam konuşuyordu.                            yacaklar. Ama ne kadar çatışma olursa          Ama velâyetleri gizliydi, gizli kaldı.
                                            olsun, ne kadar zâhir ulema bunlara        Bu neydi işte?
    Ama Cenabı Hak peygamberlere            karşı çıkarsa çıksın güneşi balçıkla ör-
vermiş olduğu nimetlerin, peygamber-        temezler.                                      Peygamber Efendimiz’in nübüvveti
lere vermiş olduğu mucizelerin hepsi-                                                  Kur’an indi, Mîraç yaptı değil mi? On-
ni Peygamber Efendimiz’e vermiş ki,             Abdurrahman-ı Cami Hazretle-           dan sonra bin bir mucizeler gösterdi
Mîraç’ta “Ya Habibim diyor Hazreti          ri’ne kadar dünya üzerine öyle büyük       değil mi? Peygamber Efendimiz Mîraç
Musa’ya Turu Sina’da Tur Dağı’nda ko-       bir âlim gelmemiş. Ki mesela İmam-ı        yaptığı zaman semalara indi, çıktı. Tabii
nuştum[3]; seni arş-ı âlâya aldım, arş-ı    Rabbani var, Mevlânâ Celalettin Rumi       bu da haktır, mucizeye inanmayanlar
âlâda seninle konuşuyorum.” buyur-          Hazretleri var, İmam-ı Gazali var, bü-     Müslüman olamazlar. Yalnız şurası var
muştur.                                     yük âlimler gelmişler. Fakat o zamanda     ki farz var, vacip var. İşte farz şüphesiz
                                            Abdurrahman-ı Cami Hazretleri çok          delildir. Yani ayette Allah ne bildirmişse
    Evet, demek ki Cenabı Hak Pey-          büyük, o hepsinden daha fazla âlim,        ona şüphe olmuyor.
gamber Efendimiz ile 90 bin kelime ko-      Niçin?
nuşmuş. İşte velâyeti budur.                                                               Şimdi Peygamber Efendimiz’in Mî-
                                                O beş asır boyunca tek gelmiş. Her     rac’ı haktır.
    Sonra nübüvveti, tek bir Mîraç yap-     asırda bir tane geliyor, fakat bu dört
mış, ikincisi yok.                          asırda gelenlerden daha âlimmiş. Reşa-         —Mescidi Aksa’ya kadar gidip gel-
                                            hat isminde bir kitap vardır orada yazar.  memiştir. Nasıl gitmiş gelmiş bir gece-
    Ama velâyetine gelince, velâyetinin     Beş asır boyunca tek bir âlim gelmiş. O    de?
Mîrac’ının sayısı mı var? Yok.              tarikata girmeden evvel, onun zamanı-
                                            na kadar zâhir ulema hiç, o kadar ki:          Diyen bir insan, bu mucizeye inan-
    Evet bak!                               “El ulemâü verasetül enbiya”[5] hadi-      mazsa kâfir olur. Çünkü bunu Cenabı
    Murâdın teşrîf-i mi’râcdan vücûd-u      sine mazhar olan biziz diyorlar, bâtın     Hak ayetle bildiriyor.
âlemin gezdin                               ulemaya hiç yer vermiyorlar, onları hiç
    Tabii Peygamber Efendimiz’in zâ-        tanımıyorlar.                                  Ama Mescidi Aksa’dan göklere yük-
hirde bir cismi vardı. İnsanlar içerisinde                                             selmesine inanmazsa kâfir olmaz. Fakat
görünen, bilinen bir cismi vardı. Ama           Fakat bu Abdurrahman-ı Cami            farzı inkâr insanı küfre götürür; fakat
bundan daha evvel onda bir vücut vardı      Hazretleri ki; Saadettin Kaşgari Haz-      vacibi inkâr ise küfre götürmez, kâfir
ki dünyaları cem etmiş, almış içine.        retleri ona kancayı takmış cezbetmiş,      etmez ama müthiş azaba gark eder. Va-
    Murâdın teşrîf-i mî’râcdan vücûd-u      mürit etmiş; ona kendisini teslim etmiş.   cibin inkârı müthiş, çok şiddetli bir aza-
âlemin gezdin                               O zaman bütün ulemanın dili, sözü ke-      ba insanı duçar eder.
                                            silmiş beli kırılmış. Demişler ki:
            …                                                                              Zaten sünnetin inkârı da şefaatten
    Dahi ilmiyle bî-pâyân değil mi              —Yok artık daha insaf edelim. Eğer     mahrum koyar. Peygamber Efendimiz
    Peygamber Efendimiz Mirac’a teş-        dervişlik hocalıktan üstün olmasaydı       ancak sünnetini işleyenlere şefaat ede-
rif etmesinde kendi “vücûd-u âlemin”i       Abdurrahman-ı Cami Hazretleri, (beş        cek. Bu da nedir?
gezdi. Yani cennetleri, cehennemleri.       asır boyunca tek bir âlim gelmiş arz
Göklere gitti, seyretti, geldi ama kendi    üzerine dünya üzerine), hocalığı bıra-         Farz, vacip, sünnet geliyor değil mi.
vücûd-u âlemini gezdi. Başka bir ke-        kıp derviş olmazdı.                        Zaten şeriat da burada, amel de burada,
lamda buyuruyor ki:                                                                    kurtuluş da burada.
    Vücûdu cümle mevcûdatı câmi’                Demek ki evet Peygamber Efendi-
    Dahi ilmiyle bî-pâyân değil mi          miz’in nübüvveti var, velâyeti var. İşte       Farzı var, vacibi yoksa yine kurtula-
    Burada Peygamber Efendimiz’in           peygamberlerin hepsinin de nübüvvet-       maz. Vacibi var, sünneti yoksa yine in-
manevi vücudu bütün mevcudatı cem           leri vardır, velâyetleri vardır.           san kurtulamaz.
etmiş, almış içine ki evet,
    Dahi ilmiyle bî-pâyân değil mi                                                         Evet, efendiler Allah’a şükür, çok
    Buradaki ilmiyle bî-pâyân demek:                                                   şükür, bin şükür, nihayetsiz şükürler
Tabii zâhir ilmi var, bâtın ilmi var. Zâ-                                              olsun bugünümüze, bu nimetimize, bu
hir ilmi ulemada. Âlimlerde bir esrar
var ki avam bilmez. Yani âlim olmayan-                                                                    dosta doğru | 23
lar ondaki esrarı bilmezler. Tabii Cena-
bı Hak: “Sizin bileninizle bilmeyeniz bir
değil.[4], bilen bilmeyenden farklıdır.”
buyurmuş. Bilen bilmeyenden farklıysa
demek her ilmin ma-fevkinde bir ilim
varsa, bu ilmin mafevkinde olan âlim
ondan daha farklıdır. Onun bildiğini o
bilmez; onun bildiğini de o bilmez.
    Ki işte burada âlimlerde bir esrar
var ki âlim olmayan avam onu bilmez,
onu bilemez.
    Velîlerde bir esrar var ki âlimler onu

ağustos 2013
   20   21   22   23   24   25   26   27   28   29   30