Page 29 - Gülden Bülbüllere Aşk ve Muhabbet - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 29

Gülden Bülbüllere                                                   24

          Gülden Bülbüllere 2-2

          Alâ'yı, ednâyı seçmek mürşidi kâmil'in kârı değildir.
          Alâ: İyi demek       Ednâ: Kötü demek
          Sen  iyisin,  sen  kötüsün  demezler  meşâyihler.  Senin  gördüğün  ayıbı
          veliler setrederler.
          Onlar  sen  şöylesin  sen  böylesin  derler  mi?  Demezler.  Biz  niye
          diyelim? Öyle ise onu delil edeceksek, biz de demeyelim Râbıtamızın
          önemi  bu.  Bizde  "Hayal-i  râbıta"  var.  "Nakş-i  cemâl"  bilahare.
          Gösterirler veya göstermezler. Nakş-i cemâli görsen de görmesen de
          nakş-i  hayalle  nimetine  malik  oluyorsun.  Nakş-i  cemâl  zamanında
          olurmuş,  şimdi  yok.  Niçin?  Nakş-i  cemâl  olanlar  bir  gün,  üç  gün
          yemeden  içmekten  dûr  oluyorlar.  Baygın  değil,  uykulu  değil.  Ama
          hareket  de  yoktur.  Yemesinden,  içmesinden,  konuşmasından  her
          şeyden dûr olmuş. Parmağını bile kıpırdatamaz.
          Ama  şimdi  bu  zamanda  göstermezler.  Bu  zamanda  bunlar
          anlaşılmıyor, taşınamıyor. Böyle bir kimse olsa ne yaparlar. Nitekim
          olduğu  da  oluyor.  Tamamen  değil  de  kısmen  belirtileri  görünüyor.
          Böyle  bir  hâl  tecelli  ediyor.  Tamamen  evlattan,  aileden,  yemeden,
          içmeden,  her  şeyden  vazgeçiyor.  Bir  aşk  onu  ihata  ediyor.  Ama  ne
          ailesi onu güdebiliyor. Ne ihvan hâlden anlıyor. Doktora götürüyorlar,
          doktor anlamıyor. Hocaya götürüyorlar, çaresini bulamıyor.
          Aşktan  mütevellid  bir  hâl.  Râbıtayı  Nakş-ı  Hayal  değil  de  Râbıtayı
          Nakş-ı Cemâl'den mütevellid bir şey aksetmiştir de o onu taşıyamıyor.
         Demek ki bize ne lâzım? İrade lâzım. İrade farz kılınmıştır. Namaz
         gibi  oruç  gibi.  Helalindan  çalışacağız.  Görevine  göre  hizmetimizi
         yapmak. Hep irade ile oluyor, iradesi olmayanların ameli de olmuyor.
         Delilerin iradeleri yok. Onlara amelde yok. Bir de aşktan mütevellid
         olur ki bu da iradesiz olur. Bu da makbul değil. İrade ile terakki etmek
         daha makbul.
         Çünkü niçin? Namaz şeriatımızda da tarîkatımızda da ibadetin başı.
         Birisi  cezbeye  kapılmış  da  namazını  kılmıyor.  İnanın  onun  cezbesi
         onun için hiçbir şey değil. O terakki edemez. Kaybeder. Kazanayım
         derken kaybediyor. O cezbe ile o aşk ile beraber ibadeti de yapıyorsa
   24   25   26   27   28   29   30   31   32   33   34