Page 153 - Salih Baba Divanı
P. 153

117

      1- Deryâ: Deniz.          Bize deryâ-yı vahdetten haberler söyleyen gelsin   1-2
      2- Vahdet: Teklik, birlik. Eşi ve   Hakîkat güllerin görüp bizi mest eyleyen gelsin   3
        benzeri olmama hali. Allah’ın
        sıfatı.                 Ne bilsin hâl-i aşkı mekteb-i irfâna girmezse   4-5
      3- Mest:  Sarhoş, kendinden   Bu meydân-ı muhabbettir başın top eyleyen gelsin   6
        geçmiş aşk sarhoşu.
      4- Hâl-i  aşk:  Dervişlerin  cez-   Sarardı gül yanaklar semm-i mârın şerbetinden gör
        besi, baygınlığı,  coşkunlu-                                              7
        ğu, derdi, kederi.      Şarâb-ı aşk budur şâhım bugün nûş eyleyen gelsin   8
       5- Mekteb-i irfân: İrfan mektebi.
       6- Meydân-ı muhabbet: Mu-   Boyandı kana dil şehri kuruldu Kerbelâ cengi   9-10-11
         habbet meydanı (Dergah).   O yâre karşı cânın teşne-kurbân eyleyen gelsin   12
      7- Semm-i mâr: Yılan zehri.
      8- Nûş eylemek: İçmek.    Kelâm-ı ehl-i taklîdi neder ehl-i muhakkıklar   13-14
      9- Dil şehri: Gönül.      Maârifle özün deryâ-yı irfân eyleyen gelsin      15
      10- Kerbelâ: Irak'da Hz. Hüse-
        yin'in şehid edildiği yer.   Pîr-i Sâmî gibi şâhın eşiğine koyup başın
      11- Ceng: Savaş.          Velîler gönlüne gir kulu Sultân eyleyen gelsin
      12- Teşne: Susamış, çok istekli.
      13- Kelâm-ı ehl-i taklîd: Taklid
        ehlinin sözü.           Göz ile dil kulak kapıların bend eylegil Salih   16
      14- Ehl-i muhakkık: Tahkik ehli,   Eriş kalb-i selîme kuş dilini söyleyen gelsin   17
        Yanlışı doğrudan ayıranlar.
      15- Maârif: İrfan hasıl eden.
      16- Bend: Bağ, bağlama, rabıta.
      17- Kalb-i selîm: Sağlam, kusur-
        suz, doğru kalb.
















                                                        148
   148   149   150   151   152   153   154   155   156   157   158