EBU’L-HASEN HARAKANI
Kuddise Sirruh
Dogumu: Iran-Harakan, 352 H./ 963 M.
Vefati: Iran-Harakan, 425 H./ 1034 M.
Semâili
Uzun boylu, gökçek yözlü, genis alinli, iri gözlü, kumral renkli idi. Hz. Ömer Fâruk(r.a) benzerdi. Muhakkikdi, zamanin kutbu ve gavsi idi.
Mevlânâ Celaleddin Rûmî’nin beyanina göre, Bayezid Bistâmi hazretleri kendinden birbuçuk asir sonra Harakan’dan bir er zuhur edecegini, ygksek vasif ve makamlara sahib olacagini müridlerine haber vermistir.
Ebû’l- Hasen Harakanî zuhur ettigi zaman, Hz. Bâyezid Bistâmî’yi rüyada gördügünü ve irsadina mazhar oldugunu ve ondan feyz aldigini söyledi. 12 sene onun türbesinde hizmet etti. Ona aid sözlerden ve menkibelerden istifade etti. Ilmini, irfanini artirdi, yüce makamlara yükseldi, zamaninin bir tanesi oldu, tarikatini devam ettirdi. Hz. Bâyezid’in türbesinde her ziyareti esnasinda ayak üstünde durur fatiha ve ihlâs okuduktan sonra “Ey yüce Rabbim Bâyezid’e ihsan buyurdugun hikmetten ve giydirdigin marifet libasindan bir nasib de izzet ve celâlin hakki için Ebû’l-Hasen kuluna ihsan eyle” diye tazarru ve niyazda bulunur, evine dönerdi. Türbeden ayrilirken yüzü hep türbeye dönük olurdu.
Yatsi abdesti ile sabah namazi kilardi.
12 senelik hizmetin sonunda Hz. Bâyezid’in manevi isareti ile irsada mezun, tarikat nesrine memur kilindi. Ebû’l-Hasen orada bulundugu müddetçe Hz. Bâyezid’in manevi emri ile fatiha’dan baslayarak Kur’an-i azimüsdan’i tefsir ederek hatmedip, zâhir ve bâtin ilimlerinin cümlesinin kapilari kendisine açildi. Sabri, sebati, kesfi, kerameti dillere destan idi.
Zamaninin büyüklerinden Ebû Ali Sinâ, Harakan’a Ebû’l- Hasen’i ziyarete gittiginde evine ugradi. Hirçin bir kadin olan ailesi Ebû’l-Hasen hakkinda yersiz sözler söyledi ve Ebû Ali Sinâ’yi kinadi. Ebû Ali Sinâ, Ebû’l-Hasen’e itimadini ve iyi zannini bozmadi. Onu görmekte israr etti. Sordu sorusturdu, ormanda tedarikinde oldugunu ögrendi. O semte giderken yolda Ebû’l-Hasen’in bir arslana odun yükletip geldigini gördü ve hayretle selama durdu. Ebû’l-Hasen yaklasinca ona:
-Evdeki kedinin ezasina katlandigimizdan dolayi, Allah Teâlâ hazretleri dagdaki arslani emrimize verdi dedi. Yol boyu sohbet ettiler.Hazretin himmeti yüce, nefesi keskin ve duâsi makbuldü. Sifa bulmaya vesileydi. Hayat ve vefatinda anildikça himmeti erisir, tesiri görülür bir kâmil velî idi.
Ona sordular: Kisi kendisinin uyanikligini ne ile bilir? O da: Allah’i andigi zaman bastan ayaga Allah’in da onu andigini duymakla, dedi.
Sordular ahlâk nedir?
Cevap verdi: Isi, Allah için islemektir.
-Tam kirk yildir Allah gönlüme bakar, orada kendisinden baskasini görmez.
-Gönüllerin aydinligi hakka meyilli olmakla, amellerin güzelligi gösteristen uzak olmakladir.
-Nimetlerin helâli kendi çalismanla elde edilendir.
-Arkadaslarin hayirlisi ve iyisi, hakkâni hizmetlerde sihhatli ve becerikli olanidir.
Silsilede emaneti mânen Bâyezid Bistâmî hazretlerinden devralmistir. “Zât’i Pâk” diye anilir.