Page 239 - Gönlümüz Beraber Ruhumuz Beraber
P. 239

Ruhumuz Beraber                                         233

                         Efrahim Amcayla Sohbet
                 2020 yılında bir gün Efrahim Amca bir vesileyle bizi tele-
          fonla aramıştı. Ben de hazır aramışken “Müsaitseniz biraz Abdurra-
          him Efendim’den konuşalım.” dedim. “İşte, sen hadi anlat deyince
          aklıma gelmiyor.” dedi. Ben de “Efendim buradan sohbet edelim.
          Korona günleri olmasaydı da yanınıza gelip göz göze bakarak mu-
          habbet etseydik daha iyi olurdu, ama bu da güzel olur inşallah.” de-
          dim. Biraz sohbet ettik. Sonra güzel güzel anlatmaya başladı.
                 Önce “Efrahim Amca, Efendim’i bir kelimeyle anlat desem
          ne  ile  anlatırsın.”  diye  sordum.  “Abdurrahim  Efendim  çok  fe-
          dakârdı, yani ihvan için canını vermeyi ahdederdi.  İhvana canını
          verecek  kadar  fedakârdı  ve  böyle  geldi,  böyle  gitti.”  diye  cevap
          verdi.
                 Hatta Efendim’in fedakârlığını kendi çocukluğundan bir ör-
          nekle anlattı. Fakirlermiş tabii, çiftçilik ile uğraşıyorlar. Bir maaş-
          ları, gelirleri yok. Babaları Hüseyin Efendi rahmetli olmuş. Evin so-
          rumluluğu her ne kadar büyük Ağabey Hasan Fahri’de görünse de
          Abdurrahim Efendim’in sırtındaymış. Efendim genel iaşe, bakım,
          alışveriş, tarla tapan işlerine gidiyormuş.

                 Güzün  belli  bir  bölümüne  “yedi  haftalar”  deniliyormuş.
          Yedi hafta süresince ne ektiler, biçtilerse bunu satıyorlar ve bir sene
          boyunca bunlarla idare ediyorlarmış. Kış erken gelip geç gittiği için
          kış  bastırmadan  önce  şehre  alışverişe  inerlermiş.  Giderlerken  de
          üzümleri, domatesleri ve başka neleri varsa götürür, şehirde satar-
          larmış. Onun karşılığında da kışlık gaz, tuz, pabuç, elbise ihtiyaçla-
          rını karşılarlarmış. Efrahim Efendim hikâyeye şu şekilde devam etti:

                 Orada da tabii ben çocuğum. Bir dükkâna girdik. Bir tane
          pantolon  istedim.  Ama  Ağabeyimin  alacağını  pantolonun  kumaşı
          normalde bir lirayken, ben yedi liralık kumaşa gözümü gittim. Ağa-
          beyim bir fiyat listesine baktı, bir pantolona baktı, bir daha fiyat lis-
          tesine baktı… Sonra “Tamam kes” dedi. Ben tabii ne oluyor, anla-
          mıyorum. Neyse, kumaşı aldık. Ben sevinerek gidiyorum. Eve var-
          dık. Büyük Ağabeyim “Neler aldın, neler edildi?” diye hesap soru-
          yor. Bir baktım ki “Sen nasıl bu parayı verip de bunu alabiliyorsun.”
   234   235   236   237   238   239   240   241   242   243