Page 236 - Gönlümüz Beraber Ruhumuz Beraber
P. 236
230 Gönlümüz Beraber
buydu. İçimizde kesinlikle “Acaba bir fırsat olur da içeri girer mi-
yiz” şeklinde bir düşünce yoktu. Çünkü Efendim zahiren hastaydı
ve vücudunun virüs/mikrop kapma riski vardı.
Bu niyetle üçümüz dergâh duvarlarını dışarıdan ziyaret et-
mek üzere Tepecik’e gittik. Yalnız bizi kimse görmesin diye halkayı
geniş tuttuk ve tavaf yapmaya dergâha giden yolun başından, Kâtip
Ağabey’in evinin ve bakkalın olduğu yerden başladık. O tarihlerde
dergâhın Batı tarafında şimdiki gibi evler yoktu. Üzerinde otlar ve
az sayıda ağaç olan boş bir arazi vardı.
Tavafa Dergâh’ın Kuzey tarafından başladık, Batı tarafın-
daki tarlanın içine doğru yavaş adımlarla yürüyoruz. Tarlanın için-
den dış halkadan tavaf ediyoruz. Dergâhın duvarından oldukça
uzaktayız. Niyetimiz Güney (kıble) tarafına geçip Dergâh’a uzaktan,
yani dublekslerin, villaların olduğu yerden bakmak. Efendim’i ma-
nen ziyaret edip döneceğiz.
Yürürken çaktırmadan sağa sola bakıyoruz ve kimse bizi
görmesin diye yavaş yavaş ilerliyoruz. Bu arada tarlada otların, ça-
lıların arasından gittiğimiz için üstümüz başımız toz oldu.
Biz Dergâh’ın tam Batı tarafındaki köşeyi döner dönmez
Efendim ile burun buruna geldik. Elinde baston, orada duruyordu.
Şoke olduk. Efendim zahiren hasta. Dergâhtan uzakta orada ne ya-
pıyordu? Bir şey de diyemedik, donduk kaldık. Mübarek hiçbir şey
demeden sağ elinin avucunu açtı, ortasında üç tane erik vardı.
˗ Şöyle bir gezmeye çıktım da, şu ağacın dalında buldum bun-
ları. Alın!
buyurdu. Biz de üç kişiydik. Hemen ben, Özay ve Hasan birer erik
aldık. Sonra Efendim hoş geldiniz veya başka bir şey demeden
dergâhın arka kapısına doğru yürümeye başladı. Biz de ne yapaca-
ğımızı bilemeden kendiliksiz peşine takıldık. Bizi dergâha götürdü.
Sonra içeride:
˗ Hoş gelmişiniz.
dedi.