Page 160 - Gülden Bülbüllere 5 - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 160

Tasavvuf Sohbetleri 5                                   155

          cenûba doğru nefes alıyor. Dört tarafa böyle derin bir hava nefes
          çekiyor. Bir de kendi vücudunu kokluyor. Diyor ki:
            — Ben rub’i-meskûnu kokladım. Ancak sizi irşat edecek bu si-
          yah gövdeyi buldum.
            Demiş ki:
            — Doğuyu kokladım bulamadım, batıyı kokladım bulamadım,
          cümle  her  tarafı  kokladım  bulamadım.  Ancak  bu  siyah  vücudu
          kokladım burada sizi irşat edecek Mürşidin kokusunu aldım.
            Deyince bu üç tane talebe üç ayrı fikre ayrılıyor.
            Uzun Hasan Ata, hemen inanıyor. Amenna diyor, Cenâb-ı Hakk
          bu siyah vücutta nurunu gizlemiş olabilir, diyor inanıyor.
            Bedir Ata da diyor ki hele şu uzun dudaklı siyah araba bak, ne
          büyük davada bulundu. Onun gönlüne de bu geliyor.
            Seyyid Ahmed Ata diyor ki ben bir evlad-ı Resul’den olup Fa-
          tıma evlatlarındanım, ben sığır güden, sığır çobanına nasıl teslim
          edeyim kendimi, diyor. Onun gönlüne de bu geliyor.
            Uzun  Hasan  Ata’yı  hemen  orada  irşat  ediyor.  Bunun  irşadını
          onlar görünce bunlar tutuşmaya başlıyorlar. Hiç onlara daha iltifat
          etmiyor. Diyor ki:
            — Siz artık uzun hizmet göreceksiniz ki belki bu nimete maz-
          har olursunuz.
            Uzun Hasan Ata irşat oluyor, onu salıveriyor, hadi sen git diyor.
          Ama Bedir Ata ile Seyyid Ahmed Ata ne yapıyor? Yedi sene gidip
          onun kapısında hizmet ediyorlar. Hanımı Amber Ana varmış, onu
          da  şefaatçi  aracı  sokuyorlar.  Ona  yalvarıyorlar,  onun  şefaatiyle
          onlar da irşat oluyorlar.
            Evet, bir de Ubeydullah Ahrar Hazretleri Yakub-u Çerhî Haz-
          retleri’ni bulduğu zaman mübareğin yüzünde bir güzellik yokmuş,
          böyle yüzünde alacalıklar varmış. Bunun yüzünden onu çok arzu
          ettiği halde, onu bulmak için çok zahmetle meşakkatle gezip dola-
          şıp  bulmuş  olduğu  halde  ondan  ders  almamış.  Demiş  ki  ben  bu
          yüzü sevmedim, ben bu yüze rabıta yapamam. Yani bu yüzü hayal
          edemem, demiş.
   155   156   157   158   159   160   161   162   163   164   165