Page 184 - Gülden Bülbüllere 5 - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 184
Tasavvuf Sohbetleri 5 179
Ama o kıymetli bir şeyi de yine onun kıymetini kaybetmeyecek
bir yerde taşımak lazım, değil mi? Mesela sen kıymetli bir yeme
maddesi olsun, giyme maddesi olan bir şeyi pis bir kabın içerisine
götürmek için koyduysan, onun içinde pis olur, temiz kalmaz. Kap
ta temiz olacak ki o içindeki maddeyi pis etmesin.
Bir de pis maddeyi temiz bir kaba koydun, kabın temizliği o
maddeyi temiz etmez.
Burada kaptan mana nedir biliyor musunuz? O kaptan mana bu
cesettir.
O içindeki maddeden mana bir zaman için kalptir, bir zamandan
sonra ruhtur.
Kalp temizlenecek ki ruh o kalbe gelsin.
Kalp vücudun bir karargâhıdır.
O karargâh, padişahın bulunacağı bir yerdir, bir ülkedir. Ülkede
bir padişahın bulunduğu yere ne diyorlar? Karargâh diyorlar. Kalp
de vücudun karargâhıdır.
O karargâha adil bir hükümdar gelir oturursa adaletle hükme-
der. Zalim bir hükümdar gelirse, zulmeder.
İşte demek ki o kalbe nefsi hâkim etmemek lazım, ruhu hâkim
etmek lazım.
Ruhu hâkim ettiysen ruh adildir. Ondan bu ülkeye zarar gelmez.
İşte insanlar; eliyle, diliyle, gözüyle, ayağıyla, koluyla günah iş-
liyorlar. Ne işletiyor bunları? Nefsi işletiyor. Bütün o nefis, vücuda
hâkim olmuş, o karargâha geçmiş oturmuş, zalim bir hükümdardır.
Nasıl ki zalim bir hükümdar, bir ülkeye padişah olduğu zaman o
ülkeye ne yapar? O ülkeyi imar etmez, harap eder. Halkını da çok
huzursuz eder, ezer.
İşte adil bir hükümdar gelirse, o ülkeyi imar eder, halkını da çok
rahat ettirir.
Onun için bir insanın tarikatı olmazsa, o gönül mülkünü nefis-
ten, o zalim hükümdardan kurtaramaz, adil bir hükümdara vere-
mez.
Demek ki inkılap oluyor, inkılap.