Page 182 - Gülden Bülbüllere 5 - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 182

Tasavvuf Sohbetleri 5                                   177

                 Himmet-i evliya bize yâr iken
                 Şah-ı Nakşibendi ser-hünkâr iken
                 Seyyid Taha Sıbgatullah var iken
                 “Gabe gavseyn”e dek seyranımız var
            Tabii orası Peygamber Efendimiz’e verilen bir makamdır, oraya
          ulaşılmaz. Ne kadar yükselsek oraya da yaklaşıyoruz. Yaklaştıkça
          daha bir nimetimiz farklı oluyor.
            Nakşibendi Efendimiz Mansur Hazretleri hakkında ne buyuru-
          yor?  Muhyiddin  Arabi  Hazretleri,  Mansur  Hazretleri  Nakşibendi
          Efendimiz’den evvel yaşamışlar.
            Bunlarda vecd âleminde şeriata, imana ters düşen kelâmlar ol-
          muş, Mansur “Enel Hakk” demiş. Hâlbuki bunu Mansur’un kendisi
          söylememiş, Mansur bir alet.
            Sanki boş bir boruya, kamışa üfürsen ondan ses çıkar. Çıkan ses
          borudan çıkıyor ama ona bir üfüren var. Üflenmese bu ses oradan
          çıkmayacaktı.

            Evet, Nakşibendi Efendimiz ne buyuruyor:
                Düvel-i arz üzerinde yani kürre-i arzda, dünyanın bütün her
          tarafında,  -şark,  garp,  cenup,  şimal-  Havace  Abdülhalık  ma’nevî
          evlatlarından kendisi ve kendisinin yetiştirdiklerinden, halifelerin-
          den bir tane bulunsaydı Mansur’u ipe vermezdi, bu hâlden geçirir-
          di, onu asmazlardı.
            Mansur  asılmış  ama  Mansur’un  asılmasında  bir  sır,  bir  esrar
          var. Mansur’u asmışlar Mansur’un dökülen kanlarından Enel Hakk
          yazılmış.  Hani  bin  tane  adam  Enel  Hakk  dese  de  assalar  onların
          dökülen kanlarından Enel Hakk yazılmaz. Ama Mansur’un kanıyla
          Enel  Hakk  yazılmış.  Düşen  her  bir  katre  kanı  nereye  düşmüşse
          Enel Hakk yazılmış.
            Koca vücuttan boşalan kanlar Enel Hakk yazılmasın diye onun
          önüne  geçmek  için  vücudunu  yakmışlar.  Bu  sefer  de  külleriyle
          Enel Hakk yazılmış. Dicle Nehri’ne küllerini atmışlar ki şirki önle-
          sinler. Onun sözünün küfür olduğunu ilân ediyorlar. Ama edemi-
          yorlar, Dicle’ye atmış oldukları küller çıkmış suyun üzerinde yine
   177   178   179   180   181   182   183   184   185   186   187