Page 183 - Gülden Bülbüllere 5 - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 183
178 Gülden Bülbüllere
Enel Hakk yazılarak gitmiş. Daha da buna mâni olamamışlar. O
zaman küfrünü kaldırmışlar, maktul bu sözünde hatalı söylememiş,
küfür söylememiş, küfre gitmemiştir. Mansur’un sözü haktır, biz
anlayamamışız, demişler.
Allah’a şükür, çok şükür, bin şükür, nihayetsiz şükürler olsun.
Nimetimiz büyük, kıymetini bilelim. Tabii nimetimiz büyük ama
daha da büyüğü vardır. Tarikatın nimeti büyüktür ama hakikate
geçersen tarikatın daha büyük nimetini elde edersin.
Geçemezsen eğer o zaman “sen sizin evde ben de bizim evde”
oluruz.
Çünkü insan hakikate geçerse o zaman Allah’ın büyük lütfuna
mazhar oluyor. Allah’ın kul için halk etmiş olduğu büyük nimete
mazhar oluyor.
Büyük nimet kul için nedir? Allah, kuluna Cemal’ini göstere-
cek. İşte büyük nimet budur. Bu tarikata, hakikate geçmeyenler
buna ulaşamıyorlar. Onun için tarikatsız olmuyor. Tarikatsız haki-
kate geçilmez, geçilmiyor.
Şeriat ile hakikat arasında tarikat vardır. Yani bir şehri düşün-
düğümüz zaman ikiye bölünmüş, nehir var ortada, yarısı bir tarafta
yarısı bir tarafta olsun. O nehrin üzerine bir köprü olmazsa eğer bir
taraftan diğer tarafa geçilmez. Köprü olursa eğer o iki parça olan
şehrin ikisini birleştirir. Köprünün her iki tarafından bu yandaki o
yana geçer, o yandaki bu yana geçer.
İşte mademki bundan maada mecaz var, hakikat var.
Mecaz bu cesedimiz, hakikat ise ruhumuzdur.
Ruhumuzu hakikate ulaştırmak için bir köprü lazım.
Ne zaman ki insan hakikate ulaşırsa, o zaman bu ceset ruhun bir
kalıbıdır.
Hakkikate geçince kalıp değişiyor. O ruh, o kalıbını değişiyor.
Bu neye benzer? Mesela çok kıymetli bir mücevherat, çok adi
bir kıymetsiz olan bir şeyin içerisine koymuşsan, o mücevheratın
kıymetini kaybediyor.