Page 49 - Gülden Bülbüllere 5 - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 49
44 Gülden Bülbüllere
Ama kimler? Dünyayı sevmeyenler hevâyî arzularının, nefsanî
arzularının peşinden koşmaz, peşine gitmez. Onlar ruhî arzusunun
peşindedir.
İşte onun için ruhun tek bir arzusu var. O ruh Allah’tan gelmiş,
Allah’a gitmek ister; başka bir şey istemez.
Nefsin çok arzuları, çok istekleri var. Bu nefsin arzuları, istekleri
yerine gelince ruhun arzusu yerine gelmiyor, ruh mahzun kalıyor.
Mesela, et yiyen bir hayvana, otu versen yer mi? Otu yiyen bir
hayvana et versen yer mi? Yemez.
Onun için ruhun da gıdası var, nefsin de gıdaları var. Nefsin gı-
daları bütün yemek, içmek, gezmek, tozmak, zevk ve sefadır.
Ama ruhun gıdası nedir? Ruhun gıdası da ibadettir.
Zahirde öyle değil mi, bir insan aç kalırsa, fersiz olursa çalışabi-
lir mi? Bir iş yapabilir mi? Gıdasını alacak, karnını doyuracak,
susuzluğunu giderecek ki çalışsın. Gücü olsun, kuvveti olsun ki bir
iş görebilsin.
Ruhun gıdası da ibadettir. Ruh ibadetle gelişiyor, ruh ibadetle
büyüyor, ruh ibadetle yükseliyor, terakki ediyor.
Zaten Cenâb-ı Hakk buyurmuyor mu? “Kulum bana nafile iba-
12
detle yaklaşır. ”
Savm u salât u hac ile sanma biter zahit işin
İnsanı kâmil olmaya lazım olan irfan imiş
Savm, salât, hac, zekât biz bunlara borçlanmışız. Biz zaten bun-
lara borçluyuz. Hani beş vakit namazımız var, Allah bize farz kıl-
mış. Biz buna ta ilm-i ezelîde borçlanmışız. Belâ demekle beraber
borçlanmışız.
Ama Cenâb-ı Hakk niye burada nafile ibadet emrediyor? “Ku-
lum bana nafile ibadetle yaklaşır.” buyuruyor.
Cenâb-ı Hakk insanları üç sınıf halk etmiş: ehl-i dünya, ehl-i
ahiret, ehl-i huzur.
12 Buhari, Rikak, 38.