Page 54 - Gülden Bülbüllere Altin Silsile - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 54

Altın Silsile                                            37

                 Hüviyet babının miftahı sensin ya Resûlallah
            O günde, hüviyet kapısının anahtarı sendedir. Açacaksın, onlara
          da hüviyet, hürriyet vereceksin, diyor.
            Evet, demek ki Cenabı Hak bütün mükevvenâtı onun için halk
          etmiş ve mükevvenâtta tabii insanı kıymetli halk etmiş. İnsanların
          da en kıymetlisi odur. Niçin?
            Cenabı Hak buyuruyor ki: “Habibim seni halk etmeseydim mü-
          kevvenâtı halk etmeyecektim, Levlâke levlâk lemâ halaktul eflâk.”
          Cenabı Hak Peygamber Efendimiz’in şanına böyle buyuruyor.
            Evet, işte böyle bir Peygamberin ümmetiyiz. Burada da şanslı-
          yız,  Allah  bizi  seçmiş.  Sair  Peygamberlerin  ümmetlerinden  bizi
          seçmiş, Peygamber Efendimiz’in ümmeti etmiş.
            Evet, onu ahir zamana bırakmış, son zamana bırakmış. Ama her
          nimetin  tadı  dibindedir,  sonundadır.  Yağlı  yemeğin  yağı  iniyor
          dibine,  tatlı  olunca  tadı  iner  dibine  ki  Peygamber  Efendimiz  son
          Peygamberdir. Her Peygamberden Allah indinde daha çok kıymet-
          li, daha çok sevgilidir. O Peygamber Efendimiz’e Cenabı Hak bizi
          ümmet etmiş. (GBT)
          ...
            Peygamber Efendimiz’e inen kitapta içki haram oldu. O zamana
          kadar haram değildi ve de Cenabı Hak içkiyi birdenbire yasakla-
          madı.  Önce  zararlarını  bildirdi.  Çünkü  alışkanlıkları  birdenbire
          kesemezsin, yavaş yavaş.
            O  zamanlarda  Şam’a  bir  gün  kervanla  gittiler.  Hatice  Valide-
          miz’in  malını  sattılar.  O  maldan  çok  kâr  kazandılar.  Peygamber
          Efendimiz  Hatice  Validemiz’in  ücretlisi.  Fakat  o  malın  yanında
          Peygamber Efendimiz’in bulunması, mala çok kâr kazandırdı.
            Yol üzerinde konakladıkları yerde Hristiyanların büyük bir kili-
          sesi vardı. O kilisenin papazı, ruhbanı şimdikiler gibi olmuyordu.
          Yetişkin  idi.  Hakiki  İncil’i  okuyorlardı.  Keramete  ulaşıyorlardı.
          İşte o İncil âlimi İncil’i okuduğu zaman ağlarmış. Ona niçin ağla-
          dığı sorulunca şu cevabı veriyor:
            —  Burada  bir  yazı  var.  Onu  görebilir  miyim  göremez  miyim
          diye ağlıyorum,  dermiş.
   49   50   51   52   53   54   55   56   57   58   59