Page 56 - Gülden Bülbüllere Altin Silsile - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 56
Altın Silsile 39
Rahip, Ebu Cehil’in sözüne çok üzülüyor. Hz. Hamza’nın sözü-
ne de seviniyor. Tekrar rahip, Peygamber Efendimiz’i çok hürmet
ederekten, yerlere, ayaklarına eğilerekten davet edip getiriyor. Ona
da şarap ikram ediyor, içmiyor. Süt getiriyor, sütü içiyor. O zama-
na kadar şarap daha yasaklanmamıştı. Peygamber Efendimiz za-
manında yasaklandı. Böyle olduğu halde Peygamber Efendimiz
şarabı ikram edilince içmiyor. Cenabı Allah en evvel onun nurunu
halk etmiş, onun nurundan zatını seyretmiş. (GB3)
...
Peygamber Efendimiz de güreş tutmuş. Ebu Cehil ile güreş tut-
tu. İbni Mesud ufak tefek biriymiş. Bir deve çobanının oğlu. Müs-
lüman olmuş. Ebu Cehil güçlü kuvvetli. Buna kızıyor. Kulaklarını
koparıp eline vermiş. O da ağlayarak Peygamber Efendimiz’e gel-
miş. Herkes üzülüp ağlarken Peygamber Efendimiz gülmüş. Hik-
metini açıklamış. Demiş ki:
“Ya İbni Mesud üzülme. O senin kulağını koparttı. Ama sen
onun başını keseceksin. Hem de yakın zamanda başını keseceksin.”
Bedir Muharebesi’nde Ebu Cehil düşmüş inliyor. İbn-i Mesud
buna rastlıyor.
—Ya Ebu Cehil, nedir senin bu iniltin?
Bakıyor ki İbn-i Mesud, o zaman Ebu Cehil:
—Ya İbni Mesud, ölmem bir şey değil. Ama senin gibilerin
elinden ölmem bana ar geliyor. Senin baban benim deve çobanım-
dı, diyor.
İbn-i Mesud:
—Sen yine mi konuşuyorsun? diyor. Kesmeye başlıyor. Ebu
Cehil:
—Boğazımdan kesme. Ensemden kes ve bir ricam var. Beni
boynumdan kaldır. Bu Ömer bin Hişam Vaht yolunda ölmüş git-
miş. Bunu da bildir, diyor.
—O benim bileceğim iş, diyor.
İbni Mesud başı kesiyor. Kesiyor ama götüremiyor. Gücü yetmi-
yor. Yuvarlayarak götürüyor. Diyor ki: