Page 175 - Gülden Bülbüllere Aşk ve Muhabbet - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 175
Gülden Bülbüllere 170
N'eder cennetteki ebrârı leylî
Senin cemaline âşık olanlar cennetin varlığını, köşkünü, sarayını ne
yapacaklar, istemezler.
Evet, öyleyse bakın efendiler Allah bu nimeti bize nasip etmiş, bizim
arzumuz sade cennet olmasın. Tabiî evvel o da olacak. Ama tabiî
Allah'ın cemal sıfatını kazanacak olursak eğer evvela cenneti
kazanacağız. Cemal sıfatı cennette tecelli edecek ama cennete
girenlerin hepsine tecelli etmez. Cennetin makamları var. Cennette
birden başlıyor yüze kadar makam vardır. Bu makamlar hep
birbirinden farklıdır. Bu da dünyada insanların kazancına bağlıdır.
Hangi makamı kazanmışsa dünyada kazanır.
Ama işte maşuklar öyledir. Onun için bir kelam da var ki,
Sofular cennette kaldı âşıklar didara erdi
Sofu fazla amel işleyen, fazla ibadet yapandır. Onlar cenneti
kazandılar, cennette kalırlar, diyor.
Ama âşıklar didara vardı. Niye?
Âşık amel işlememiş mi? İşlemiş.
Sofu çok amel işlemiş ama çok ameliyle cennete gitmiş. Âşık öyle
değil. Âşık amelini yok etmiş, amelini kaybetmiş, amele sahip
olmamış. Bir acziyet ile bir yokluk ile gidiyor cennete ve cenneti
Rabbimin bana ihsanıdır diye kabul ediyor. Sofu ise ben kazandım,
diyor. Bak ne kadar farklı değil mi? Sofu ise benim şu kadar amelim
var, şu kadar ibadetim var, şu kadar cenneti kazandım diyor. Ama âşık
öyle değil. Âşık diyor ki hayır, cenneti ben nereden kazanayım. Ben
kim, cenneti kazanmak kim. Rabbimin bana ihsanıdır.
Ama Rabbinin kula ihsanı neymiş?
Şeyhim benim sultân imiş
Hak'tan bize ihsân imiş
Cân derdine dermân imiş
Görün beni aşk n'eyledi
Âhiri dervîş eyledi
İşte Allah'ın kula ihsanı sevdiği kulu tanıtmak, sevdiği kulu
sevdirmektir. Çünkü Cenabı Hak buyuruyor ki “Beni sevin