Page 174 - Gülden Bülbüllere Aşk ve Muhabbet - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 174
Aşk ve Mahviyet 169
Şimdi bunun zahirde bir misalini verecek olsak: Hani bu aşk-ı mecaza
yakalananlar olmuş ve yine olurlar da. Diyelim bir kimse bir genç kıza
öyle bir sevgi ile bağlanmış, öyle sevmiş ki dünyayı verseler artık o hiç
dönüp bakmıyor. Külçeyle altın dökseler oraya hiç bakmaz. Sevdiği
bir tarafta, altın da külçeyle bir tarafta ve
―Ya bu altını alacaksın ya da bu sevgiline bir defa bakacaksın, deseler.
Der ki,
―Ben o altını almıyorum, bir defa ona bakacağım.
Böyle bir aşka tutulmuş bir insanı, sevdaya kapılmış bir insanı en lüks
bir daireye koysalar o dairede rahat eder mi? Mümkün değil edemez.
Orası sanki ona hapishane olur, zindan olur. Ama sevdiği ile beraber
bir gecekonduda oturduğu zaman zanneder ki apartmanda
oturuyorum. Şimdi bu öyle demiş,
Sensin benim canım canı
Sensiz kararım yokturur
Cennette sen olmazsan
Vallah nazarım yokturur
Bizim elimizde mevcut olan Divan(Salih Baba) var. Orada çok
hakikatli sözler vardır. Hep ayet, hadis mealleri. O da ne diyor?
Gece gündüz kılaram zârı leylî
Meni kıl mahrem-i esrârı leylî
Beni senin sırrına, esrarına mahrem kıl diyor.
Menem Mecnûn senin hüsnüne hayrân
Benim Mecnun, senin hüsnüne güzelliğine Mecnun gibi hayran
olmuşum.
Menem Mecnûn senin hüsnüne hayrân
Dilemem senden özge yârı leylî
Ne noksân erişir hüsnüne bilmem
Cemâlin eylesen izhârı leylî
Yani senin neyin eksilecek? Niye gizliyorsun cemalini? İzhar et,
görsünler, diyor. Başka bir kelamda da deniliyor ki,
Cemâlin şem'ine müştâk olanlar