Page 250 - Gülden Bülbüllere Aşk ve Muhabbet - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 250
Aşk ve Mahviyet 245
Ateş-i aşkınla ki eğer Cenabı Hak bize tam manasıyla gönlümüzü ihya
edecek bir aşk verirse, o zaman zaten bu aşkın semeresidir, o aşkın
meyvesidir. O aşkın tecelliyatıdır ki insan,
Olmuşum her bir kusurun nadimi Allah için
Aşkın vermiş olduğu bir ihsandır ki aşktan tecelli eden bir ihsandır ki
bir insan amelini sağlam da yapsa yapamadım der. Hâşâ
Estağfurullah, biz sağlam yaptık demiyoruz. Yine sağlam yapamıyoruz
ama umutsuz değiliz. Biz umut üzerine yaşıyoruz. Çünkü umutsuzluk
küfürdür. Umutsuzluk Allah’ın rahmetini noksan görmektir.
Umudum ne? Umudum şudur ki: Allah’a şükür Cenabı Hak bize
tanıttı. Neyi tanıttı? Büyüklerimizi, mürşitlerimizi, mürşidimizi tanıttı.
Yeter, bu bize yeter.
Gönlüme nakşoldu hubb-ı cemali
Terk eyledim cümle hep kîl ü kâli
Dünya perestlerin çok ise malı
Bizim de İmam-ı zamanımız var
…..
Biz Hafîd-i Pir-i Tâğî olmuşuz
Pir-i Sâmî’nin çırağı olmuşuz
Hafîd, torun demektir. Pir-i Tâğî’nin torunuyuz, Pir-i Sâmî’nin de
çırağıyız, buyuruyor.
Evet, ama bizim taklidimiz insibahtır. Yani biz de onların amelini
yapmaya çalışıyoruz inşallah. Bu kadar teveccüh yapıyoruz. İnşallah
taklitten tahkike döner, dönmüştür inşallah veya döner inşallah, bu
ümitteyiz.
Peki, ne demek oluyor bu? Yani biz layıkıyla yapmasak bile, layık
olmasak bile layık ederler. Onların himmetleri boldur, âlîdir. Onlar
merhamet sahibidir. Onlar çok ganidirler, bonkördürler. Onların bir
şeyleri eksik olmaz.
Burada biz yeter ki eksikliğimizi bilelim, noksanlığımızı bilelim,
kusurumuzu bilelim, acziyetimizi bilelim de bir şey isteyebilelim.