Page 63 - Gülden Bülbüllere Aşk ve Muhabbet - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 63
Gülden Bülbüllere 58
Burada iki anlam var. Zahirde mürşidi olmayanların anlamı başka,
tasavvufta mürşidi olanların anlamı başkadır.
Zahir: Şeriattır, cesededir.
Bâtın: Tarikattır, ruhadır. Ruha olduğu için görünmez. Gören
söylemez. Söylese bilinmez. Onun için:
Derûnun derdini her yerde açma
Var ise gevherin meydana saçma
Ki her suyu hayattır diye içme
Esrar: Sır olan bir şey. “Sırlarını açma!” diyor.
Cevherin var onu da saçma.
Fakat su nedir? Güzel amelin ve hayallerin veya cezbeli hallerin.
Cezbe sahipleri. Bu kelam onlaradır.
“O cevherini saçma kaparlar. Elinden alırlar.” Nedir o? Allah sevgisi,
Allah aşkı. Onu gizle, taşırma.
Köpürüp kapağını atma derviş
Sabreyle pişip kemale eriş
Mevlâna:
“Hamdım, yandım, piştim” demiş. Pişince olgunlaşıyor. Ama
pişmediği zaman hamlık var. Sabret ki pişesin. Sende bir ateş var. Seni
yakıyorsa, sabret ki pişesin. Piştikten sonra daha sende bir şey kalmaz.
Evet, cezbeye muhalif değiliz. Bizi cezbe aldığı zaman annemden
başka kimse yanımda kalmıyordu. Hepsi kaçıyordu. Hanım bile
yanımdan kaçardı. Kardeşler, bacılar hep kaçıyorlardı. Bir de gözlerimi
açıyordum ki başım annemin dizinde. Tavuğun başını kesip bırakınca
nasıl çırpınırsa öyle bir cezbe vardı.
Cezbede bir varlıktır. Ondan da geçmek lazım. Cezbe aşktan doğuyor.
Muhabbetten doğuyor.
İnsanın kalbinde olan aşkı kalbi almıyor, taşırıyor. Onu taşırmamak
lazım ki kalbi genişlesin.
Evet, cezbe aşktan geliyor. Ama aşkın sınırı yok.
Bu aşk bir bahr-i ummandır,
Buna haddi kenar olmaz