Page 82 - Gülden Bülbüllere Aşk ve Muhabbet - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 82

Aşk ve Mahviyet                                                      77
          …
          Her  kim  ki  şahsi  menfaati  için  makam,  mevkii  gözetiyorsa  veya
          makam,  mevkiye  ulaşmışsa,  her  kim  ki  şahsi  menfaati  için
          konuşuyorsa,  karşısındakine  garezen  konuşuyorsa,  onlar  Fırka-i
          Nâcîye olamaz. Sözü de Allah için, işi de Allah için, ameli de Allah
          için,  hizmeti  de  Allah  için  olacak  ki,  Fırka-i  Nâcîye  olabilsin.
          İnsanlarda  makam,  mevki  bir  varlık.  Geçemez,  amel  de  bir  varlık,
          geçemez.
          Allah'ın emri:
          “Her kim ki Allah için alçalırsa, biz onu yükseltiriz, her kim ki kibir
          sahibi ise onu da fakir, yoksul yaparız.”
            Her kim ki düşmedi ayağa, çıkmadı başa
          Mübarek  Hz.  Ömer’ül-Faruk  Hazretleri,  Şam  fethedildi,  Şam'a
          gidiyor.  Kölesi  ile  beraber  gidiyor.  Binekleri  bir  tane.  Bir  tane  deve
          varmış. Mübarek kölesine diyor ki:
          —Medine'den  hareket  ettik,  gidiyoruz.  Şam'a  varıncaya  kadar
          arkadaşız. Bu deveye sırayla bineceğiz.  Beş saat ben  bineceğim, beş
          saat sen bineceksin. Beş saatte ben bineceğim. Böyle böyle gideceğiz.
          Neyse  gidiyorlar.  Şam'a  girecekleri  zaman  köleye  geliyor  sıra.  Köle
          ısrar etmiş.
          —Efendim sen bir halifesin. Şam'a giriyoruz. Tanıyan var, tanımayan
          var. Deveye siz binin, demiş. Mübarek:
          —Hayır, olmaz. Allah'a karşı olamaz çünkü sıra senin, demiş.
          Şam'a  giriyorlar.  Köle,  devenin  üzerinde.  Halife  yerde.  Şam  halkı
          karşılamak için bekliyor. Hepsi kölenin elini öpmeye girişiyorlar. Köle
          işaret ederek söylüyor:
          —Halife ben değilim. Halife O'dur.
          Bu zamanda bunu tatbik etmek kolay değil ama hiç değilse gönülden
          yapalım.
          Bir kimse makam, mevki sahibi olmuş. Kendisini yüksek görmemesi
          lâzım. Bir amel işliyorsa kendisini yüksek görmemesi lâzım.
          Tevazu!  Tevazu!  İnsanı  yükselten  tevazudur.  Kendisini  herkesten
          aşağı  tutmaktır.  Zaten  nefsini  bilen  o  kendisini  herkesten  aşağı
   77   78   79   80   81   82   83   84   85   86   87