Page 210 - Salih Baba Divanı
P. 210
159
Sen mey-i engürîden mestâne sanma bizleri 1-2 1- Engürî: Üzüm suyu, şarap.
Bir mukallid şâir-i destâne sanma bizleri 3-4 2- Mestâne: Sarhoşcasına,
kendinden geçmiş halde.
İllet ile zillet ile nâsa menfûr olmuşuz 5 3- Mukallid: Taklitçi.
Biz harâbat ehliyiz efsâne sanma bizleri 6-7 4- Şâir-i destâne: Destan şairi.
5- Dert ile horluk ile halka kötü
görünmüşüz.
Ten yuvasında oturup dil sarâyın gözleriz 6- Harâbat ehli: Hakikat ehli.
Biz hakîkat ehliyiz bîgâne sanma bizleri 8 7- Efsâne: Masal, söylenti.
8- Bîgâne: Yabancı.
Dört anâsırdan müşekkel bir sarâya konmuşuz 9 9- Müşekkel: Şekillenmiş.
Mülk-ü hüsnün kuluyuz şâhâne sanma bizleri 10 10- Mülk-ü hüsnün: Güzellik ül-
kesi.
Sâni'in sun'un görüp bir bir temâşâ eyleriz 11-12 11- Sâni'in sun'u: Yaradanın işi.
Olmuşuz abdâl-ı Hak dîvâne sanma bizleri 13-14 12- Temâşâ eyleriz: Seyrederiz.
13- Abdâl-ı Hak: Derviş, Hakk
Vâris-i hatmün-nübüvvet Pîr-i Sâmî Hazreti 15 âşığı.
Sâyesinde Salihem nâdâne sanma bizleri 16 14- Dîvâne: Deli.
15- Vâris-i hatmün - nübüvvet:
Son peygamberin vârisi.
16- Nâdâne: Câhil, bilgisiz.
205