Page 9 - Dosta Doğru Dergisi 7. Sayı
P. 9

silim yoktu. Bu durumda hiçbir şey      karşılığında ve tarikatın rükün ve âdâbını  Hazretleri Valideye:
istemeğe, beklemeğe hakkım, yüzüm          da anlamış olması kaydı ile yine zâhiren     Canım ne ısrar edip duruyorsun?
olamazdı. Ümit dahi etmiyordum. Paşa       hilâfet emri verilir.
Hazretlerinin âciz bir hizmetkârı olmak,                                               Kendi hâline bırak.. demesi üzerine ben
ümit ve temenni edebileceğim en son, en     Üçüncüsü ise, kişi âşık meşrep olur.       sanki ağaç yıkılır gibi sandalyeden aşağı
yüksek mertebe idi.                        Bunu ne ilmine bakarlar, ne de ameline..    devrildim. Gözlerimden yaşlar boşandı,
                                           Bunların vazife emri ise mâneviyyattan,     ağladım, üzüldüm. Çünkü bütün bunlara
 Fakat her şeye rağmen, teveccüh tarifesi  bizzat Resûlullah Efendimizden gelir.       ben sebep olmuştum. Biraz sonra Salim
elimize verilmiş ve derhal bir nüsha       buyurunca bizi bir cezbe almış ki           Efendi geldi. Onun içeri girmesi ile
yazdırıp, getirmemiz emrolunmuştu.         kendimize hâkim olmamız imkânsız.           Paşam Hazretlerindeki o azamet gitti,
Emre itaatsizlik edilemezdi. Derhal        Yaptığımız vücut hareketleri ve             heyeti asliyesine rücu etti. Biz de bu
gidip 24 saat içinde, tarifenin bir        çırpınmalarla çıkardığımız ses ve odada     suretle selâmete çıkmış olduk. Paşa
kopyasını yazdırdım. Aslını getirip        husule getirdiğimiz sarsıntı; dışarıda      Hazretleri Valideye seslendi:
iade ettim. Ama içim bir türlü rahat       bulunan Hacı Valide’mizi hayret ve
olamıyor gösterilen lütfa kendimi          dehşete düşürmüş. Bu hal ne kadar            - Bak, şimdi bunlara bak. Buraya yemek
hiçbir şekilde lâyık görememekten,         sürmüş, daha neler olmuş gerisini           ilâve et de yesinler, dedi.
verilecek vazifelerin ifasında muvaffak    hatırlamıyorum.
olamamak korkusundan dolayı                                                             Bir gün ikindi namazından
huzursuz oluyordum. O güne kadar            Bir gün öğle vakti Paşa Hazretlerini       çıkmıştık. Paşa Hazretleri bana, Piri
dinleyebildiğimiz sohbetlerden, Reşahat    ziyaret için hanei saadetlerine gittim.     Sami Hazretlerinin ve Beşir Efendi
kitabından okuyabildiğimiz kadarından      Giderken içimde huşu ile karışık bir        Hazretlerinin türbe-i şeriflerini ziyarete
edindiğimiz bilgiye göre; tasavvuf         korku, bir çekingenlik vardı. Yanımda       gideceğini bildirip, benim de birlikte
yolundaki taliplere pek çok hizmetler      Ahmet Efendi (Pişkidağlı), Muharrem         gitmek isteyip istemediğimi sordu.
düşüyor, bir hayli meşakkatin çekilmesi    Efendi (Efe) gibi bir büyüğüm olsa idi      Boynumuzu bükerek kabulümüzü ima
gerekiyor.. Biz ise ne hizmet ettik, ne    onlardan cesaret alabilirdim. Olmayınca     ettik. Piri Sami Hazretlerinin kabri
meşakkat gördük, ne letaif çektik. Sadece  tek başıma içimi bir korku kapladı. Kapı    şerifine yaklaştığımızda Paşa Hazretleri
bin tesbihlik bir ders verdiler, bilâhere  önünde kararsız dolandım durdum.            önce kabre doğru ağır ağır, dura dura
onu da “çekme, kazaya kalsın, sen          Sonra öğle ezanı okundu. Çarşı camiine      ilerliyor. Biz de arkasından onu takib
işinle meşgul ol” buyurdular. Halbuki      gidip öğle namazını kıldım. Camiye          ediyoruz. Önce mezarı aşağıdan tazim ile
etrafımızda pek çok âlimler, tahsilliler,  gitmekte bir gayem de, benimle Paşa         ziyaret etti. Sonra kancalı zincirini açıp
hizmeti geçmişler ve letaif çekenler       Hazretlerini ziyarete gelecek birilerini    kabrin üzerine çıktı, ayaklık kısmına gelip
var. Onlar dururken bu kadar büyük         bulmaktı. Namazdan sonra etrafa             oturdu. Biz biraz geride, ayakta durarak
bir vazifenin şahsımıza tevcih edilmesi    bakındım ama aradığım gibi birine           olanları takib ediyorduk. Biraz sonra ben
bir nimet midir, yoksa bir mihnet          rastlayamadım. Çarnâçar, üzgün ve           de başımı mezar taşına koydum. O anda
midir karar veremiyor, başaramamak         korkak evin yolunu tuttum. O şahı           Paşa hazretlerinin cemali beni ihata etti.
korkusu ile Paşam Hazretlerine iltica      rahatsız etmek, incitmek, uykuda ise        Başımın göğe değdiğini, cemâl sıfatının
ediyor, yalvarıyordum. Bu hisler içinde    uyandırmak endişe ve korkusu ile            bütün âlemi kapladığını açık gözle aynen
bocalayıp, yakardığım sırada Paşa          birkaç defa kapı önüne geldim, geri         müşahade ettim.
Hazretlerinin odasında başbaşa yalnız      çekildim, dolandım, bekledim. Ne kapıyı
bulunuyorduk. Teveccüh tarifesini          vurabiliyorum, ne bırakıp gidebiliyorum.     Bunlara münhasıl çok çeşitli hâl
kendilerine sunmuştum. Kitabı elimden      Üçüncü defa kapı önüne geldiğimde,          ve zuhuratlarla dolu uzun bir süre
aldı. Sağ tarafındaki yastığın üzerine     birden kapı açıldı ve Paşa Hazretleri ile   fenafişşeyh hâli ve onun mestliği devam
koydu. Ben önünde çöktüm. Beni             yüzyüze geldik. Ben büyük bir suçluluk      etti. Üzerimizde en fazla tesiri olan ve
affetmesi için derûnumdan yalvarmaya       hissi içinde boynumu büküp öylece           diğerlerine göre çok daha uzun süre
devam ediyordum. O mübarek gözlerini       kaldım. Mübarek o zaman boynuma             devam eden de fenafişşeyh hâli oldu.
gözlerime dikerek:                         sarıldı, elimden tuttu:
                                                                                        Fenâfirresûl hâli, âlemi çok az kaldı. Bu
 - Benim Efendim, neden bu kadar            - Yavrum, Yavrum! Neden çekingen           dönemde kendi vücudumuz Peygamber
korkuyor, çekiniyorsun? Ben de senin       davranıyorsun? Sen ne zaman gelirsen        Efendimizin vücudu olmuş gibi, azalarım
gibiyim. Ben de aldığım bir emri ifa       gel. Bu kapı sana daima açıktır. Diyerek    onun azaları imiş gibi hâller içinde
ediyorum. Bu vazifenin sana tevcihi,       beni içeri aldı. O da namazı yeni kılmış,   ve Paşam Hazretlerine olan hudutsuz
Hazreti Pirin (Muhammed Beşir Efendi       ama yemeğini yememiş. Hacı Validemiz        sevgim, bu defa Peygamber Efendimize
Hazretlerinin) emridir. Bu hizmeti, bu     yemek getirdi, masaya koydu. Mübarek        intikal etmiş vaziyette devam etti.
nimeti veren sana onun kolaylığını da      somyada oturuyor. Masayı ve yemeği          Resâlullah Efendimizin nuru da daima
verecektir şüphesiz, dedikten sonra beni   önüne getirdik. Hacı Valide bana da         tecelli edip bizi ihata eder vaziyette idi.
ikna ve tatmin etmek için şu izahatı       bir sandalye verdi, oturup birlikte         Böyle olunca yani nur tecellî edince;
lütfetti:                                  yememizi söyledi. Ben Paşa Hazretlerinin    görenin de görülenin de, sair eşya ve
                                           huzurunda, onunla birlikte yemek yemek      mevcudatın da cismi kalmıyor...
 - Efendim, halife üç yönden gelir.        ne haddime, buna nasıl cesaret ederim?
Birinci de insanın zâhir ilmi olur.        Hacı anne beni ısrarla sandalyeye            Daha sonra yeni bir dönem.. Boğum
Tarikatın rüknünü, âdâbını öğrenir anlar.  oturttu ama yemeğe uzanmaksa aklımın        boğum salkım, salkım, deste deste
Ona zâhirden emir verirler. Sen halifesin  ucundan bile geçmiyor. Hacı Anne            rengârenk mercanlar görüyoruz. Bu
derler.                                    yememiz için devamlı ısrar ediyor. Ama      mercanlardan hâsıl olan nûr deryasında
                                           mübarek Paşa Hazretlerinin hiç aldır-       kayboluyoruz. Sonra incecik, sayısız,
 İkinci şekilde, insan sofu meşrep olur.   dığı yok. Öyle bir azametli ki, beşeriyeti  renkte ipek pırıl pırıl kordelâlar bütün
Zikir ve ameli ile temayüz eder, çok       ortadan kalkmış, tarif edilmez bir heybet   âfâkı ihata ediyor. Her rengin nuru
emeği geçer, bir âlim olur. İlmi ile amel  belirmiş. Valide tekrar israr edince Paşa   ayrı ayrı müşahede edilebiliyor... Deste
eder. Böylece geçen emeği ve ibadeti                                                   deste ipek kumaşlar ve her kumaşın
                                                                                       ayrı renkteki sayısız nurundan hâsıl
 8 dosta doğru - şubat 2015                                                            olan bir nûr kümesi içerisinde yok olma
   4   5   6   7   8   9   10   11   12   13   14