Page 12 - Gönlümüz Beraber Ruhumuz Beraber
P. 12
6 Gönlümüz Beraber
bile anlayamadım. O anda kıpkırmızı kesildim, kalemi elimden bı-
raktım. Gayr-ı ihtiyârî olarak “Destur Meded Ya Hazret-i Pîr. Yetiş
İmdadıma!” demişim. O anda nasıl bir ruh hâlim varsa, asistan dur-
muş bana bakıyordu. Bir müddet sonra kalemi elime aldım, başla-
dım yazmaya. Yazıyorum, ama ne yazdığımı da bilmiyorum. Sayfa-
ları doldurdum, cevap kâğıdını teslim ettim. Sınavdan sonra herkes
şokta. “Bu nasıl sınav! Soruları nereden almışlar?” diyorlar. Bana da
sordular, “bilmiyorum” dedim. Sınav açıklandı, 55 almışım. Ama bu
en yüksek notlardanmış. Sınıfta 250 kişi FF alıp dersten kaldı. Son
sınıfa geldiğimde bile, bu sınav unutulmadı. Arkadaşlar soruyor-
lardı: “Allah aşkına, o soruları nasıl çözdün? Anlat.”. Daha sonra
aynı bölümde bu dersin asistanı olduğumda ve geçmiş yılların sınav
kataloglarında soruları karşılaştırdığımda, hiçbir yıl o yılki kadar zor
soru sorulmadığını fark ettim. Zahiren ders yapıp hatmelere gitmi-
yordum, ama Efendim’le aramızda böyle bir bağ vardı.
1986 yılına geldiğimizde fırtına öncesi sessizlik hâkimdi.
Üçüncü sınıfın ilk dönemini böyle sıkıntıları azaltmaya yönelik den-
geli bir şekilde tamamladım ve finallere hazırlanıyordum. Bir gün
ortanca ablam memlekete gelmiş, telefonda “Özledim, illâ gel görü-
şelim.” dedi. Ben de “Abla, finallerim var. Bugün Pazartesi. Hafta
sonu geleyim, söz.” dedim. O da “Olmaz, illâ geleceksin. Gel, görü-
şelim, geri git.” diye tutturdu. Ben de “Hasbinallah! Bir şey mi var?”
deyip korkarak ve söylenerek memleketin yolunu tuttum.
Efendim’e Tam Bağlanma ve Ders Alma
10 Aralık 1986 Pazartesi günü akşam üzeri eve vardım. Tam
kapının ziline basarken annemle babam üstlerini giymiş bir hâlde
dışarı çıkmak üzere kapıyı açtılar. “Hayrola!” dedim, “Sen içeri gir.
Efendi Hazretleri geldi, biz oraya çıkıyoruz.” dediler. Hiç düşünme-
den “Ben de geleyim” dedim. Heyecanla beni bekleyen ablam içeri-
den “hadi sen git” dedi. Üçümüz arabaya bindik. Babama “Bak
baba! Bana ısrar etmeyin. Rahatça Efendim’i ziyaret edeyim.” de-
dim. O da “Ne yaparsan yap oğlum. Ben sana ne zaman karıştım?”
dedi.