Page 35 - Gülden Bülbüllere 5 - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 35
30 Gülden Bülbüllere
“Ve ilâ rûhi sultânil evliyâ” Amenna, hiç şüphe yok evliyaların
sultanıdır.
Bu evliyaların sultanı denilince, Abdülkadir Geylanî Hazretle-
ri’nden, Nakşibendî Efendimiz’den de daha mı yüksek? Onu biz
bilemeyiz de yalnız her mürit kendi meşayihini ne kadar büyük
görürse o kadar feyiz alabiliyor.
Fakat her asrın bir Abdülkadir Geylani’si, bir Nakşibendî’si
vardır.
Mademki Nakşibendî Efendimiz büyük bir makam, bir rütbe el-
de etmişse o makam boş mu kalmış?
O makama her asırda bir ulaşan vardır, boş kalmaz. Niye buyu-
ruyor ki:
Himmet-i evliyâ bize yâr iken
Şah-ı Nakşibendî ser hünkâr iken
Seyyid Taha Sıbgatullah var iken
Gabe gavseyne dek seyranımız var
Öyleyse demek ki her asırda o rütbeye, makama, yetkiye ve o
salâhiyete ulaşan birisi vardır, eksik değildir.
Herhangi bir tarikat mensubu, müridi, bu benim şeyhimdir de-
mekle galat -yanılma- olmaz. Çünkü tarikatın bu bir adabıdır, şar-
tıdır.
Tarikatın şartları nedir? Muhabbet, ihlâs, adap, teslim.
Bunlar olmazsa bir mürit tarikatı anlamış, yaşamış değildir. İs-
terse onun meşayihi vaktin kutbu olmasın, vaktin kutbu gibi meşa-
yihini bilirse vaktin kutbundan ona feyiz gelir.
Evliyaullahlar “Cem’ül-cem”dir, onlarda tefrika yoktur, gayrilik
müritlerdedir.
Onlarda ayrılık, gayrilik yoktur, hep bir noktada birleşmişler.
Cem’ül cem olmak yani bir yerde, Allah’ta birleşmişler. Onun
için onlarda tefrika yoktur.
Mesela bak, bizim tarikatımız zaten askeriyedir. Hani askeriye-
de rütbeliler, subaylar var değil mi?