Page 37 - Gülden Bülbüllere 5 - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 37

32                                          Gülden Bülbüllere

            Mesela, diyelim bir kaza kaymakamı başka birisini vekil tayin
          eder.  Vekil,  kaymakam  kadar  yetkili  olur  mu?  Yetkili  değildir.
          Ama  kaymakam  onu  vekil  tayin  ettiği  için  kaymakama  yapılan
          hürmet, hizmet, kaymakamın salahiyeti olduğu için ona yapılır.
            İşte tebliğ memurları vardır, irşat memurları vardır. Fakat gavs
          vardır, kutup vardır.
            Tebliğ memuru çok olabilir, irşat memuru da çok olabilir.  Fa-
          kat gavs bir tanedir, kutbu’l-aktab da bir tanedir. Bunların da yeri
          boş kalmaz. Muhakkak bunların yeri de doludur. Her asırda bunlar
          mevcuttur.
            O zaman demek ki bizlere ne lazım? Tarikatın dört şartından bir
          tanesi de ihlâstır. İhlâs da mürit meşayihini büyük görecektir, ister-
          se büyük olmasın. Kendi meşayihini vaktin kutbu olarak bilirse işte
          o  ona göre  terakki  eder. Ona göre  feyiz alır,  ona  göre muhabbet
          gelir.
            Muhabbettir insanları terakki ettiren; çünkü muhabbetle yapılan
          âmelde de varlık olmaz, riya olmaz. O âmel sağlamdır, sıhhatlidir.
          Niye buyruluyor ki:
                 Gel ey sofu kıl insafı
                 Kıla gör Hubbulillahı
            Diyor ki ey sofu insaf et, sen bu ibadetleri cennet için mi yapı-
          yorsun? Hubbulillah, Allah’ı sevdiğin için yap Allah’tan hiçbir şey
          isteme. O ganidir, o ağadır, o çok zengindir, o bonkördür. Seni ihya
          u âbad eder.
            İşte onun için burada karşılıklı yapılan ibadetle karşılıksız yapı-
          lan ibadet bir değildir, çok farklıdır.
            Misal verilecek olursa çok zengin bir ağayı düşündüğümüz za-
          man. Çok zengin, malı tükenecek, bitecek gibi biri değil. Fakat iki
          kimse gitse ona hizmet görse. Ağa dese ki şu hizmeti görün. O da
          dese ki ben bu hizmeti şu fiyata görürüm. O hizmetini, işini görür.
          Ağadır onun hakkına tecavüz etmez. Kesimi, ücreti neyse kesimini
          verir, belki fazlasıyla da ona verir.
            Ama birisine de sen de şu hizmeti git gör sana ne vereceğim,
          kaç kuruşa yapacaksın, neye göreceksin bu işi dediği zaman; “Ha-
   32   33   34   35   36   37   38   39   40   41   42