Page 106 - Gülden Bülbüllere Altin Silsile - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 106
Altın Silsile 89
“Tabii kızım. Filanca mahalledeki filanca evde oturan deve ço-
banının hanımı. Git ona müjdele. Sen bana cennette komşu olacak-
sın”, dersin.
Gitmiş görüşmeye kapıyı vurmuş. Hanım:
—Kim o? demiş.
—Ben Fâtımatü’z Zehrâ. Resulullah’ın, iki cihan sultanı Hz.
Muhammed’in kızıyım, Hz. Ali’nin zevcesiyim. Cennetin ziynetle-
ri olan Hasan, Hüseyin’in annesiyim, demiş.
Cenabı Hak Hasan ve Hüseyin Efendilerimiz’in nuru ile cenneti
ziynetlendirecek. Arş-ı âlâ’yı da onların nuru ile süslemiş.
Hanım demiş ki:
—Hoş geldiniz, sefâ geldiniz. Ama ben beyimden izin almadan
seni içeri alamam, özür dilerim, beni affet. Bugün beyimden izin
alayım da yarın oturalım.
Beyinden izin almış. Fakat Hasan Efendimiz ertesi gün annesi-
nin peşine takılmış. Kapıyı vurmuş.
—Kim o?
—Ben Fâtımatü’z Zehrâ.
—Yanında kimse var mı?
—Bir küçük oğlum var.
—Ben oğlunuza izin almadım. İçeri alamam. Affet beni demiş.
Diğer gün tekrar geldiklerinde. Onlara izin alınmış. Fakat bu se-
fer de Hüseyin Efendimiz takılmış peşine.
Kapıyı vurunca: Yine soruyor?
—Yanında kim var?
—Oğlum Hasan ve Hüseyin.
—Ben sadece Hasan için beyimden izin aldım. Hüseyin’i söy-
lemedim, diyor.
Özür diliyorlar. Dönmüşler. Diğer gün geldiklerinde kapıyı aç-
mış, içeri almış. Son derece hizmet-hürmet etmiş. Tabii bunlara bir
ikramı olacak, getirmiş. Normal ekmek koymuş, su koymuş. Ken-