Page 27 - Gülden Bülbüllere Altin Silsile - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 27

Gülden Bülbüllere

          Öyleyse ruhun da bir ustası olacak.
            Peygamber  Efendimiz’in  ruhunun  ustası  Cenabı  Hazreti  Allah
          olmuş, onun hocası Hazreti Allah olmuş.
          Fakat  senin  de  ruhuna  bir  mürebbi  gerekli.  Mürebbi  muhakkak
          vardır. (GBT)
          ...

               Şeriat, tarikat hak yoludur.
          Şeriat, Peygamber Efendimiz’in şeriatı, nübüvvetidir.
          Tarikat da Peygamber Efendimiz’in velayetidir, velayetinden geli-
          yor.

          Şeriat-i Muhammediye, Tarikat-ı Muhammediye var.
          Şeriat-i  Muhammediye  zâhir,  vahiyle  geldi.  Cebrail,  nübüvvetin
          zâhir olması için, bilinmesi için, Kur’an’ı getirdi.
            Vahiy  gelmeseydi  Peygamber  Efendimiz’in  nübüvvetine  kim
          inanacaktı? Vahiy geldiği anda yine inananlar oldu, inanmayanlar
          oldu. Miraç yaptı, Miraç’ına inananlar oldu, inanmayanlar oldu. Ta
          ki kırk gün mucizesini- ayı parmağı ile şak ettiğini-  gördüler. Yi-
                                                        9
          ne inananlar oldu, inanmayanlar oldu. Bunlar hep zâhir nübüvveti-
          dir.

            Fakat bir de Peygamber Efendimiz’in velayeti var. Velayeti de
          gizli. Velayeti nasıl oluyor?
          Velayeti şu  oluyor ki:  Mesela hulefayi  raşidin zamanında  Irak’ta
          olan bir savaşın askeri kumandanı Sâriye idi. Hz. Ömer (r.a.) Haz-
          retleri Medine-i Münevvere’de hutbe okurken;
            —Ya Sâriye ilel cebel- Askeri dağa al, diye seslendi .
                                                          10
          Askeri kumandan Hz. Ömer’in sesini de duydu, kendisini de gördü.
          Irak neresi, Medine-i Münevvere neresi?
          Peki, bir başka: Peygamber Efendimiz Tebük Muharebesinde ken-
          disi  kumandanlardan  Hz.  Zeyd,  Hz.  Abdullah,  Hz.  Cafer  ve  Hz.

          9  Kamer 54:1
          10  Taberî, Târîḫ (Ebü’l-Fazl), IV, 94, 178-179.; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-ġābe (Bennâ), II, 381.
   22   23   24   25   26   27   28   29   30   31   32