Page 150 - Gülden Bülbüllere Aşk ve Muhabbet - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 150
Aşk ve Mahviyet 145
Gülden Bülbüllere 4-9
Ey zühd ile veren bana tebşîre-i cennet
Biz münkir-i Mevlâ değiliz nâra ne minnet
Âşık olanın maksûdu matlûbesi rü'yet
Görün nice mahbûb-ı Hudâ var bu beşerde
Sevdim seni seydâ-yı cihân hayır ve şerde
Yani âşıkların isteği, matlubu, maksudu Allah'ın cemalini görmek,
Allah'ın cemalini müşahede etmektir. Rüyet bu demektir.
Bir yerde ki gül yoktur o gülşâneye varmam
Hem sohbet-i pîr olmadığı hâneye varmam
Aşk ehlinin ahvâlini pervâneye sormam
Yani bülbül nasıl ki gül olmayan bahçeye gitmezse ben de pîrimin
sohbeti olmayan yere gitmem, diyor. Pervane kelebektir. Kendini
ateşe atıyor, yanıyor ya. Aşk ehli de böyle kelebek yanar gibi yanmıştır.
Neyini yakmıştır?
Her şeyini.
Allah'tan başka gönlünde bir şey yokmuş. Veyahut da pîrinden başka,
rabıtasından başka gönlünde bir şey bırakmamıştır.
Görün nice mahbûb-ı Hudâ var bu beşerde
Allah’a şükür velilerin sıfatı, velilerin makamı, velilerin büyüklüğü var.
Cenabı Hak "Biz velilerimizi yeşil kubbemizin altına gizledik. Onları
bizden başka bilen yok." buyurmuş.
Mahbub-ı Huda: Huda'nın güzelleri, sevgilileri. Mahbup: Sevgili,
güzel. Allah'ın sevgilileri, güzelleri var.
Nerede?
Bu beşer, insanların içerisinde.
Sevdim seni seydâ-yı cihân hayır ve şerde
Bir güzele hayırda da şerde de gönül verdim ki hepsi ne gelirse ondan
gelir.