Page 147 - Gülden Bülbüllere Aşk ve Muhabbet - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 147

Gülden Bülbüllere                                                   142

          Gülden Bülbüllere 4-8

          Allah Aşkı deniliyor, fakat insanın Allah aşkını elde etmesi için Allah
          aşkına  duçar  olması  için  ne  yapması  lazım?  Allah  aşkı  çarşıda
          satılmıyor,  babadan  anadan  miras  kalmıyor.  İlimle,  amelle  de  elde
          edilmiyor.
          Bunun da bir erbabı var. Onu bulmak lazım, onu bilmek lazım.
          Çünkü Cenabı Hak her maksada, her nimete bir kapı tayin etmiştir.
          Her maksadın, her nimetin kapısını bilmek lazım.
          Mesela  bir  insana  bir  kumaş  lazım.  Manava,  bakkala  gitse  kumaşı
          bulamaz. Manifaturacı dükkanına gidecek, girecek ki kumaşı alabilsin.
          Manifaturacılarda  da  mesela  bir  kilo  portakal  veya  yiyecek  bir  şey
          bulamaz.
          Kainatı  aydınlatan  bir  güneş  var.  O  güneş  perdah  olduğu  zaman,
          bulutta  değil,  o  en  sıcak  aylarda,  sıcağın  tesirinin  fazla  olduğu
          zamanlarda bu güneş herhangi bir çaputu yakmıyor. Fakat bir kristal
          var.  Kristali  çaputun  üzerine  tuttuğunda,  kristalden  geçen  güneş
          çaputu  yakıyor.  Kış  aylarında,  en  serin  aylarda  bile  kristalden  geçen
          güneş çaputu yakıyor.
          İşte burada yanan çaputtan mana bir kulun, bir müridin varlığıdır.
          O kristalden mana mürşittir, meşayihtir.
          Güneşten mana da Allah aşkıdır.
          Onun için mürşitsiz müşkül halledilmez, mürşide ihtiyaç vardır.
          Bir  müridin,  bir  insanın  kendi  varlığından  kurtulması  için  mürşide
          ihtiyacı vardır.
          İlim  de  varlıktır,  amel  de  varlıktır.  Allah  emek  zayi  etmez,  verir.
          “Ettevfiki meassay”, “Leyselil insani illa mâ seâ” emri fermanları var.
          Yani bir insan sa’yıyla (iradesiyle, çalışmasıyla, gayretiyle) her şeyi elde
          eder.  Fakat  sa’yıyla  elde  etmiş  olduğu  bir  nimet,  onu  perdeliyor
          efendim. Mesela,
          Cenabı Hak buyuruyor: “Velekad kerremna beni âdeme, biz insanları
          şerefli kıldık, kerameti verdik.” Eğer insanlar kerametten de geçmezse,
          keramet de onu perdeliyormuş, vuslatına setr oluyormuş.
   142   143   144   145   146   147   148   149   150   151   152