Page 151 - Gülden Bülbüllere Aşk ve Muhabbet - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 151
Gülden Bülbüllere 146
Burada hayır ve şer; hastalık-sağlık, varlık-yokluk, cefa-sefa,
insanlardan görmüş olduğu itaat, insanlardan görmüş olduğu hürmet,
iltifat.
Bunları nereden biliyor?
Oradan biliyor.
İşte tarikatı anlayan yaşayan öyle, mürit öyle, âşık öyledir.
Âşık olanın ciğeri yanar da pişer de
Bu da görünen, bilinen bir şey değildir, bilinse de görünmez.
Bilen kim?
Ciğeri yananlar bilir, ciğeri yanmayan bilmez. Ciğeri yanıyor, biliyor
ama görünmüyor. İnsanların kalbinde öyle bir aşk, bir ateş vardır ki
bilinmez, görünmez. Bunu bilmeyen de var, bilip de göremeyen de
var. Öyle bir aşk ki bak kelamı kibarda ne dedi?
Biz münkir-i Mevlâ değiliz nâra ne minnet
Cehenneme de minneti yoktur, minnet duymuyor.
Niçin?
Ehli aşkın ateşi, cehennemin ateşinden daha şiddetliymiş. Hadiste
Cenabı Hak cehenneme böyle bir emir vermiş: “Ey cehennem sen de
bana isyan edersen sana azap ederim.”
―Ya Rabbi bana neyle azap edersin?
“Ehli aşk ile sana azap ederim.”
Demek ki bu ehli aşkı anlayamıyoruz, bilemiyoruz, yaşayamıyoruz.
Tabiî yaşayan bilir, yaşamayan bilmez. Söz ile anlaşılmaz, söz ile
bilinmez. Daha çok kelamı kibarlarda da geçer,
Âh u zârım duysa râhibler çilîpâdan geçer
Berri bahri yandırır efgânım Allah aşkına
Ah u zarımı rahipler bilse kiliseyi terk ederler. Şimdi bu zamanımızda
kiliseler, ibadethaneler kalktı ama kiliselerde rahipler yetişiyorlardı.
Âh u zârım duysa râhibler çilîpâdan geçer
Berri bahri yandırır efgânım Allah aşkına
Ber-kara, bahr-deniz’dir. Denizi, karayı yakar, yandırır diyor.