Page 28 - Gülden Bülbüllere Tasarruf - Abdurrahim Reyhan Erzincanî
P. 28
16 Gülden Bülbüllere
Paşa Hazretleri’ne ait sepet, bizimkinden on beş kilo fazla geliyor.
Bunu hayretle gören Hüsameddin Efendi dayanamayıp soruyor:
˗ Paşam, bu sepetler aynı büyüklükte. İçindeki üzümler de
aynı bağdan toplandı. Nasıl oluyor da size ait sepet on beş
kilo fazla geliyor?
Paşa Hazretleri cevap verdi:
˗ Arada on beş yıl var. On beş yıl sonra o sepetin ağırlığı da
tamamlanacak.
Aradan yıllar geçti ve bir gün Paşa Hazretleri buyurdu ki:
˗ Sizin artık hilafet zamanınız geldi. Sohbet ve teveccüh yap-
maya ehil oldunuz. Beş kişilik bir talip bir araya geldiğinde
teveccüh yapacaksın.
Bu kesin emri önce yalnızken şahsımıza bildirdiğinde, yukarıda
bahsettiğimiz üzüm, sepet, tartı farkı hadisesinin üzerinden tam on
beş sene geçmişti.
Paşam bilahare bu sohbet ve teveccüh emrini Pişkidağlı Ahmet
Efendi, Muharrem Efendi, Necati Efendi ve Hacı Validemizin hu-
zurlarında da tekrarlamış ve “İnşallah Hazret-i Pîr’in tacını başına
örteceksin.” diye dualar etmiştir.
Fakat ben o günlerde sıkılarak, utanarak düşünürdüm: Büyük
hizmetler yapmış biri değildim. Esaslı bir bilgim, tahsilim yoktu. Bu
durumda hiçbir şey istemeğe, beklemeğe hakkım, yüzüm olamazdı.
Ümit dahi etmiyordum. Paşa Hazretleri’nin aciz bir hizmetkârı ol-
mak, ümit ve temenni edebileceğim en son, en yüksek mertebe idi.
Fakat her şeye rağmen, teveccüh tarifesi elimize verilmiş ve
derhâl bir nüsha yazdırıp, getirmemiz emrolunmuştu. Emre itaatsiz-
lik edilemezdi. Derhâl gidip 24 saat içinde, tarifenin bir kopyasını
yazdırdım ve aslını getirip iade ettim. Ama içim bir türlü rahat ola-
mıyor, gösterilen lütfa kendimi hiçbir şekilde layık görememekten,
verilecek vazifelerin ifasında muvaffak olamamak korkusundan do-
layı huzursuz oluyordum. O güne kadar dinleyebildiğimiz sohbet-
lerden ve Reşahat kitabından okuyabildiğimiz kadarından edindiği-
miz bilgiye göre tasavvuf yolundaki taliplere pek çok hizmetler dü-
şüyor, bir hayli meşakkatin çekilmesi gerekiyor. Biz ise ne hizmet