Page 30 - Gülden Bülbüllere Tasarruf - Abdurrahim Reyhan Erzincanî
P. 30
18 Gülden Bülbüllere
Bir gün öğle vakti Paşa Hazretleri’ni ziyaret için hane-i saadetle-
rine gittim. Giderken içimde huşu ile karışık bir korku, bir çekingen-
lik vardı. Yanımda Ahmet Efendi (Pişkidağlı), Muharrem Efendi
(Efe) gibi bir büyüğüm olsa idi onlardan cesaret alabilirdim. Olma-
yınca tek başıma içimi bir korku kapladı. Kapı önünde kararsız do-
landım durdum. Sonra öğle ezanı okundu. Çarşı Camii’ne gidip öğle
namazını kıldım. Camiye gitmekteki bir gayem de benimle Paşa
Hazretleri’ni ziyarete gelecek birilerini bulmaktı. Namazdan sonra
etrafa bakındım, ama aradığım gibi birine rastlayamadım. Çarnaçar
(ister istemez), üzgün ve korkak bir vaziyette evin yolunu tuttum. O
Şah’ı rahatsız etmek, incitmek, uykuda ise uyandırmak endişe ve
korkusu ile birkaç defa kapı önüne geldim, geri çekildim, dolandım,
bekledim. Ne kapıyı vurabiliyorum ne bırakıp gidebiliyorum.
Üçüncü defa kapı önüne geldiğimde, birden kapı açıldı ve Paşa Haz-
retleri ile yüz yüze geldik. Ben büyük bir suçluluk hissi içinde boy-
numu büküp öylece kaldım. Mübarek o zaman boynuma sarıldı,
elimden tuttu ve:
˗ Yavrum, Yavrum! Neden çekingen davranıyorsun? Sen ne
zaman gelirsen gel. Bu kapı sana daima açıktır.
diyerek beni içeri aldı. O da namazı yeni kılmış, ama henüz yeme-
ğini yememiş. Hacı Validemiz yemek getirdi, masaya koydu. Mü-
barek somyada oturuyor. Masayı ve yemeği önüne getirdik. Hacı
Valide bana da bir sandalye verdi, oturup birlikte yememizi söyledi.
Paşa Hazretleri’nin huzurunda, onunla birlikte yemek yemek benim
ne haddime! Buna nasıl cesaret ederim? Hacı Anne beni ısrarla san-
dalyeye oturttu. Ama yemeğe uzanmaksa aklımın ucundan bile geç-
miyor. Hacı Anne yememiz için devamlı ısrar ediyor. Ama mübarek
Paşa Hazretleri’nin hiç aldırdığı yok. Öyle bir azametli ki beşeriyeti
ortadan kalkmış, tarif edilmez bir heybet belirmiş. Valide tekrar ısrar
edince Paşa Hazretleri’nin Valide’ye:
˗ Canım, ne ısrar edip duruyorsun? Kendi hâline bırak!
demesi üzerine ben sanki ağaç yıkılır gibi sandalyeden aşağı devril-
dim. Gözlerimden yaşlar boşandı, ağladım, üzüldüm. Çünkü bütün
bunlara ben sebep olmuştum. Biraz sonra Salim Efendi geldi. Onun