Page 32 - Gülden Bülbüllere Tasarruf - Abdurrahim Reyhan Erzincanî
P. 32

20                                          Gülden Bülbüllere

          ihata edip kendi akisleri içinde kaybediyor. Sekir âleminde zaman
          zaman çeşitli nur tecellileri görünüp kayboluyor.

            Birkaç defa da hitap işittik. Hepsi de Paşa Hazretleri’nin sesi ile
          “Abdurrahim, Abdurrahim, Abdurrahim” diyen, beşer sesi ile mu-
          kayese edilemeyen, çok yüksek tonajlı sesler idi. Gürleyen bu sesle-
          rin tesirini tarif etmek mümkün değil.

            Bir defasında da orta irilikte bir mandanın sadece gözleri koca
          bir âlem oldu. Cenab-ı Hakk’ın kudreti o gözlerden tecelli etti. Ay-
          rıca bir saman çöpünden, bir ağaçtan azamet ve kudretin tecellisini
          aşikâre gördüm. Bunlar rüya değil apaçık gördüğüm hâller.

            Bazen öyle bir tecelli oluyordu ki nazar edilen kimsede bir, iki,
          bazen üç gün cezbe ve sekir hâli devam ediyordu. Bazen de o naza-
          rın dokunduğu kimselerin temizlenip, affa uğradıklarını müşahede
          ediyordum. Bu hâller de her zaman değil, ara sıra belirip yine kay-
          boluyordu.
            Erzincan ovasında, bizim Keleriç köyünün kıblesinde bir Şıhlı
          köyü var. Bir gün bizim köyden bu Şıhlı köyüne geçecekmişiz. Bu
          köye  dibi  bucağı  olmayan  öyle  büyük  bir  nehir  akıyormuş  ki  bu
          nehre düşen veya akıntısına kapılan mutlaka boğulup kaybolurmuş.
          Nehrin kıyısında tanıdığımız ve tanımadığımız pek çok kimse birik-
          miş, karşıya geçmek istiyorlar. Fakat hiçbiri buna muvaffak olamı-
          yor. Bu sırada Paşa Hazretleri bize buyuruyor ki:
              ˗  Ben bu nehrin karşısına geçeceğim. Sen de izime basacak-
                 sın.  Eğer  aynen  izime  basarsan,  beraberce  geçeriz.  İzimi
                 saptırırsan suya kapılırsın.
            Onun geçtiği yerlerden izine basarak sahile çıktım elhamdülillah.
            Şimdi  hatırladığım  bir  hâl  daha  var  ki  şuurlu  bir  hâl  içinde,
          aşikâre, zahiren aynen yaşanmış gibi idi. Karşımda öyle yüksek bir
          dağ görüyorum ki dimdik yamaçlarının ortasında sivrilmiş, üzerinde
          bir tek çöp, bir kıl dahi yok, çırılçıplak. Dağın etekleri ise insanı yu-
          tuverecek görünümde büyük bir bataklık. Bu yüksek, çıplak ve yal-
          çın dağa çıkmak mecburiyeti varmış. Koca dağı kucaklayıp kavra-
          yabildim. Tırmana tırmana zirvesine çıkıp inmeyi başardım. Sonra
   27   28   29   30   31   32   33   34   35   36   37