Page 68 - Gülden Bülbüllere Tasarruf - Abdurrahim Reyhan Erzincanî
P. 68
56 Gülden Bülbüllere
Efendim, şimdi bu Genel Cerrah ve Dekan olan Ahmet Nejat Öz-
bal da çok böyle tasavvufu iyi bilen bir ailenin çocuğudur. Babaları
Kadirî tarikatındandı. Sargılar bitti. Benim başımda aşağı yukarı bir
buçuk saat kaldılar. Sanki ameliyathanedeymiş gibi bütün asistanlar
da görüyorlar. Bana dedi ki:
˗ Mustafa Ağabey, ne oldu bu ayağa?
˗ Siz bilirsiniz ne olduğunu! Siz ne yapacaktınız? Bana “Ak-
şamdan bir şey yeme, tahlili yapacağız” falan dediniz.
˗ Biz seni ameliyathaneye götürecektik, ayağını kesecektik.
Ama ne oldu da bu ayağa can geldi?
Hemen kafam şarj etti. Dedim ki:
˗ Akşam Erzincan’dan Efendim Hazretleri geldi. Burada ba-
şucumda oturdu. Gözyaşları fanilamı adeta ıslattı. Bir saat
başımda oturduktan sonra cemaatle beraber gittiler.
O zaman da Ortopedi Profesörü Nail Kıroğlu Bey:
˗ Ne diyor bu, Efendi kimmiş?
dedi. Dekan Ahmet Nejat Özbal da ona:
˗ Ben söylesem de sen anlamazsın, anlatsam da anlamazsın.
Sonra anlatırım sana.
dedi. Bunun üzerine doktor bana:
˗ Ne oldu sonra?
diye sordu. Hemen Hanife Hanım araya girdi:
˗ Kendilerine “Efendim, Mustafa’nın haberi yok. Ayağını ya-
rın kesecekler” dedim. O da bana kapıdan çıkarken “Sen
yine ona bir şey söyleme. Bu akşam inşallah maneviyatta
pirlerimiz onun ameliyatını yaparlar.” buyurdu.
dedi. Doktor bana;
˗ Ha, ne zaman tanışırız, ne yaparız?
dedi. İsmini söyledim: “Abdurrahim Reyhan Erzincanî” Sonra:
˗ Efendim Hazretleri burada, İstanbul’da. Ama şimdi ben
sana ne diyeyim!
dedim. O da: