Page 24 - Dosta Doğru Dergisi 7. Sayı
P. 24

ar ne yapacağız? Şeriatımızı çok titizlikle yaşayacağız.        oldun. Nasıl ki buyruluyor kelamı kibarda:
 Niçin bu böyle?                                                    Nicesin geçirdin sadra mihrâba
 Bugün bu zamanımızda hayır-şer, günah-sevap, helal-haram           Nicesin kapladın sîm ü zer bâba
                                                                    Düşürdün sefînemkûh-i girdâba
karışmış. Bunlardan çok havf duymak lazım, çok çaba harca-          Enginden engine sal kara bahtım
mak lazım, çok sa’y etmek lazım.                                    Ne diyor? Tabii, Cenabı Hak kimisini zengin etmiş, kimisini

 Eğer zevkimizi, sefamızı, sadece saltanatımızı düşünürsek         âlim etmiş, sadra geçirmiş. Kimisini mülki amir etmiş, sadra
o zaman bunları seçemeyiz, ayıramayız; birbirine karışmış.         getirmiş, baş etmiş, padişah etmiş, amir etmiş.
Seçmek ayırmak için zevkimizi sefamızı bırakalım bir tarafa da
Allah’tan havf duyalım.                                             Kimisine de ilim vermiş mihraba geçirmiş. Geçiyor bin
                                                                   cemaatin, on bin cemaatin, yüz bin cemaatin önüne imamlık
 —YâRabbî sen bizi muhafaza et, esirgeyen sensin, koruyan          ediyor veyahut da onlara Allah’ın emirlerini tebliğ ediyor, nasi-
sensin, muhafaza eden sensin. Bizi her türlü şerden, kötülükten,   hat ediyor onlara.
küfürden, isyandan bunlardan YâRabbî sen bizi muhafaza et.
Biz bilemeyiz, bizi aydınlat.                                       Nicesin kapladın sîm ü zer bâba
                                                                    Kimisine de o kadar altın, inci, zenginlik verdin ki onlarda
 Ama tabii, bir delil de var önümüzde.                             ilim de yoktur amel de yoktur.
 Delil de nedir? Bu da mürşidimizdir. Bak kelamı kibarda,           Düşürdün sefînemkûh-i girdâba
 Bırak bu mâsivâ ile hevâyı                                         Kûh-i girdaptan mana da burada bir hesapta fakirlik. Fakirlik-
 Pîr-i Sâmî gibi bul rehnümâyı                                     ten insan yanıp kavruluyor.
 Delîl eyle O zât-ı evliyâyı                                        Bir hesapta hastalık; hastalık onu perişan etmiş.
 Bu berzah âlemin geçmek dilersen                                   Bir taraftan da zillet, zilletten gözü hiç açılmıyor.
 Bekâgülşanına göçmek dilersen                                      Bu kelamı kibardan başka bir kelamı kibar var ki insanlarda
 Berzah âlemi bu dünyadır.                                         manevi fakirlik de vardır.
 “Dünya müminin zindanıdır.”[4] buyuruyor Peygamber Efen-           İnsanlarda manevi zillet de vardır.
dimiz “Kâfirlerin cennetidir.” Bir de: “La rahatefid dünya.” emri   İnsanlarda manevi illet (hastalık) de vardır.
fermanı var “Dünyada müminlere rahatlık olmaz.”.                    Manevi illet nedir insanlarda? Ayrılıktır. Manevi illetini bilmiş,
 Allah’a şükür mademki Allah, ehli dünya halk etmemişse            Allah’tan ayrıldığını bilmiş, firakta, ayrılıkta olduğunu bilmiş.
dünyanın her türlü meşakkatine katlanacağız.                       Ben nasıl bu ayrılıktan kurtulacağım, nasıl ben firaktan kurtula-
 Bizim için burada meşakkat nedir?                                 cağım, demeleri, bu onların derdidir.
 Bizim için burada meşakkat; ancak acaba kendimiz ve aile           Onlardaki fakirlik nedir? Onlardaki fakirlik, yapmış oldukları
efradımız hayrı - şerri seçebiliyor muyuz, helali - haramı seçe-   ameller hiç asla ve asla gözlerinin önüne gelmiyor. Emin, tatmin
biliyor muyuz?                                                     olamıyorlar. Diyorlar ki: “Biz layıkıyla amel yapamıyoruz,
 “Her çoban güttüğü sürüden mesuldür.”[5] Öyleyse bir hane         Allah’a layıkıyla amel yapamıyoruz.” Onlardaki fakirlik de
reisi de evinin çobanıdır. Bunları da düşünmek lazım, bunları      budur.
da korumak lazım, bunları da muhafaza etmek lazım. Nelerden?
 Haramlardan, yasaklardan veyahut da bunlara da helal lokma                                                           dosta doğru - şubat 2015 23
kazandırmak lazım, bunları da şerlerden korumak, korundur-
mak lazım. Bunların hepsinden mesulüz.
 İşte bu zamanımızda bunlar çetinleşmiş, güçleşmiş.
 O zaman zevkimizi bırakalım, saltanatı bırakalım.
 Manevi derdimiz budur, manevi derdimize düşelim.
 Allah’a sığınalım, çareler arayalım. Onun için buyuruyor ki:
 Uyan gaflet meyinden kalk bu derdin çâresine bak
 Kemendi boğazına tak...
 Bir rivayette,
 Ara bul derde dermanı
 Bir de buyuruyor ki,
 Ara bul kâmil insanı
 Evet, burada kâmil insanı bulmak bir kurtuluştur. Çünkü o bir
önderdir, delildir.
 Neye delildir? Allah’a delildir, Allah yolunda delildir.
 Tarik-i müstakim, Allah’a giden bir yoldur.
 Sağlam, çok sağlam, emniyetli çok sağlam bir yoldur. O yolun
delili onlardırlar.
 Onlar o yolu gitmişler gelmişler biliyorlar.
 Onlar seçmişler, biz seçemeyiz.
 Onları biz önder yapacağız ki ancak o tarik-i müstakimi, Al-
lah’a giden yolu bulmuş olalım.
 Zaten onlar bu yolda delillerdir. Kelam da onu ifade ediyor.
 Bırak bu mâsivâ ile hevâyı
 Masiva dünyadır.
 Dünya arzularını, hevalarını bırak; dünya arzuları boştur,
hava demektir. Tutulmayan görünmeyen bir şeydir. Bunlar hep
havadır bunları bırak.
 Öyle değil mi? Sen dünya âleminde tahsilliydin, kültürlüydün,
makam mevki sahibiydin. Çok kazandın, altına, inciye gark
   19   20   21   22   23   24   25   26   27   28   29