Page 25 - Dosta Doğru Dergisi 7. Sayı
P. 25

r de zillet var ki dünyanın hiçbir şeyinden zevk almıyor-     eden,
lar. Ne yemesinden, ne içmesinden hiçbir şeyinden zevk           bir kelammış.
almıyorlar. Esas kelamı kibar buna buyrulmuştur.
                                                                  Zaten kelamı kibar da budur, ruhtan cereyan eder, ruhtan
 Demek ki bir insan dünyadan zevk almazsa,                       geliyor nefisten değil.
hiçbir şeyden zevk almazsa ve insanlar amelin-
den de tatmin olmazsa böyle der. Zaten yaptım                     Ruhtan geliyorsa, ruhtan gelen söz zâhire ters görünse de
derse amelini, onda manevi fakirlik olmaz.                       hatalı değildir. O bir esrardır, sırdır. Anlamayana bilemeyene
Maddi fakirlik, mal fakirliği ama mane-                          hatalı görünür, bilene hata değil, haktır. Çünkü niçin?
vi fakirlik de amel fakirliğidir. Maddi
illet, insanlarda vücudunda olan arızası                          Mansûr “ene’l-Hak” söyledi
hastalığıdır; ama manevi illet ayrılıktır                         Gördü hakîkat dârını
firaktır.                                                         Mansûr değil cân söyledi
                                                                  Cân içre cânân söyledi
 Nicesin geçirdin sadra mihrâba                                   Ol rûh-ı sultân söyledi
 Manevi fakirlik amel fakirliğidir.                               Keşf eyleyip esrârını
Hiçbir amelinden tatmin olamıyor ve                               Onu Mansur söylemedi, Mansur da bir candır ama Mansur’un
o ameli işliyor havfini de çekiyor. Zaten                        canının içerisindeki can söyledi. Mansur’un ruh-u sultanisi
öyle, amelin makbulü de budur.                                   söyledi, ruh-u hayvanisi değil, ruh-u sultanisi söyledi.
 ‘Ameli güzel işle işlememiş gibi bil’.                           Ruh-u hayvani var nefisten.
 Zaten bilmesek de bizim ne amelimiz var                          Ama ruh-u sultanisi ruhtan gelir.
ki Allah’a sığınırız. Amel huşû ile olmazsa,                      Bir insan kendi bilgisiyle, kendi görgüsüyle, kendi iradesiyle
huzurlu olmazsa o amelin ne makbuliyeti                          konuşuyorsa nefsinden konuşuyor.
olacak?                                                           Ama kendi bilgisi, kendi anlayışı, idraki değil, kendinden
 Ama yine de olsun çünkü Cenabı Hak bize                         konuşmuyorsa o ruhtan geliyor.
cihadı farz kılmışsa; amelde de cihat var, namazda                Evet, işte burada diyor ki: “YâRabbî öyle bir aşk ver ki bana, bu
bile cihat vardır.                                               aşk beni ne yapsın? Sâlih’i yaksın, yok etsin varlığını gidersin.”
 Namazdaki cihat nasıl olur? Kalbine gelen şeyleri atacaksın,     Nasıl ki cisimler ateşe düşmeyince yok olmazsa, öylece bizim
onu tutmayacaksın. Atarsan cihadını yapıyorsun, cihadını         kalbimizdeki cisimleri de ancak Allah aşkı yakacak, o giderecek,
yapıyorsan orada da bir sevap kazanıyorsun.                      o atacak.
 Evet, efendiler işte buyurmuş:                                   Her şeyin zıddiyeti var. Allah aşkının sevgisinin yanında hiçbir
 Âteş-i aşkınla yandır Sâlih’i                                   sevgi barınamaz.
 Şarâb-ı lebinle kandır Sâlih’i                                   Bütün sevgiler bir taraf, Allah sevgisi de bir taraf.
 Taklîd’dentahkîke döndür Sâlih’i                                 O da onun zıddıdır. Allah her şeyi zıddiyetli halk etmiş.
 Affeyle hizmette noksânımız var                                  Zaten Cenabı Hakk’ın böyle bir emri vardır: “Biz insanlarda
 Burada öyle bir aşk ver Sâlih’e ki Sâlih yansın, kavrulup yok   bir tane kalp halk ettik, iki tane halk etmedik.”[7] ki birine
olsun, kendisini kaybetsin. Başka kelamda da:                    dünyayı koysun, birine bizim sevgimizi koysun. Bir tanedir. O
 İlahi bir aşk ver bana kandalığımı bilmeyeyim                   bir tane kalbini dünya ile meşgul ederse biz yokuz orada. Eğer
 Yarabbi, öyle bir aşk ver ki nerede olduğumu ne işlediğimi, ne  bizimle meşgul ise dünya giremez oraya.
ettiğimi bilmeyeyim, diyor.                                       Allah’ı unutmamak için Allah’ı çok seveceğiz.
 Çünkü niçin? Yarın kıyamet gününde insanlar hesaba çekildiği    Öyle ki Allah’ı unutmayalım. O sevgiyle kalbimizi dolduracağız,
zaman hesapları melekler görecek. Bir gruba sıra gelince, o
grubun hesabını melekler göreceği zaman, Cenabı Hak: “Yok
meleklerim onların hesabını ben göreceğim siz görmeyin.”
diyecek.
 Bunlar kim? Ehl-i cezbe olanlar.
 Vecd âleminden bunlarda görünenler aslında şeriata muhalif
değil, fakat onların kelamları anlayışa muhalif. Niçin?
 Bak! Mansur “Ene’l-hak.”, demiş anlayamamışlar. Şeriata
muhalif değildi ama anlayamadılar da onun için astılar. Sonra
anladılar ki yok muhalif değilmiş, onun sözü hatalı değilmiş.
Ama sonradan anladılar. Anlayışa bu ters geldi. Fakat onda
tecellî eden harikuladeden anladılar ki bu söz hatalı değil-
miş. Harikulade neydi onda? Öldükten sonra düşen kanlarıyla
“Ene’l-hak.” yazılmış. Nereye bir damla kan düşüyorsa orada
Ene’l-hak yazıyor anladılar ki:
 —Ha, demek ki biz bunu anlayamadık.
 Anlayamamışlar. O doğru söylemiş. Çünkü niçin?
 İnsanların nefsi var ruhu var.
 Nefisten söylenirse hatalıdır, isyan eden nefistir.
 Ama ruhtan gelirse ruhtan gelende hata olmaz. Ruh bir
memurdur.
 Peygamber Efendimiz’e bile Cenabı Hak: “Habibim ruhtan
sordular sana (Sen ruhtan cevap vermedin). O ruhtan soranlara
de ki ruh Rabbinin emrindedir.”[6] buyurmuştur.
 Onun için demek burada ruhtan kelam eden, ruhtan cereyan

24 dosta doğru - şubat 2015
   20   21   22   23   24   25   26   27   28   29   30