Page 22 - Dosta Doğru Dergisi 7. Sayı
P. 22
mış yaşımızı idrak ediyoruz. Dedik şimdi biz altmış yaşımız- lah’tan bileceğiz. Biz bilemiyoruz, bunun sözünde kalıyoruz.
dayız. On sene daha ömrümüz var mı yok mu bilinmez. Bu on Hayır, şer Allah’tan geliyorsa niçin hastalıktan şikâyetçi olu-
sene sonra burası ne olacak? Varislerimiz var, ölüm hak miras
helal. Bölecekler, satacaklar veya oturacaklar, işgal edecekler. yoruz?
Burayı verirsem tahminim inşallah bu bir asır devam eder. Niçin fakirlikten şikâyetçi oluyoruz?
Niçin insanlardan şikâyetçi oluyoruz?
Çünkü orayı idare edenler hep ihvanlar. Oranın tüzüğünde Eğer Allah’tan geliyorsa bu hayır şer, işte şikâyetçi olmaya-
de bir şart var. Öyle oradan her ayrılan kimsenin yerine herkes
geçemiyor. Hep orayı yine bunu bilenler ve idare edenler, canla cağız. Hastalığımızdan da şikâyet etmeyeceğiz.
başla çalışanlar oraya geçecek. Şikâyet deyince, bir hasta hastalığından şikâyetçi olmazsa
Öyleyse bu bir asır devam edecektir inşallah. Belki daha da hasta değildir; o da sağdır. Demek ki hasta ama şikâyetçi değilse
fazla devam eder. Yani nerede açılıyorsa bu vakfın şubeleri, onun için hasta değil o da sağdır.
nerede açılıyorsa, açılan o yerde bir asır devam eder. Ne devam
eder? Tarikatımızın hizmeti, bu büyük amel olan hatmemiz Zaten Allah’a teslim tevekkül olan için, inanan bir kimse için
oralarda devam edecektir. hayır şer Allah’tan geliyorsa hastalığı sağlığı bir bilecek. Onun
için varlık, yokluk bir olacak. Onun için zillet ve itibar bir
Evet, şimdi onun için burada, her tarafta, her yerde bugün olacak.
bak, Almanya’da da tekke var. Biz Almanya’ya gittik efendiler
beş şehre uğradık. Belki şimdi on şehirde, on beş şehirde orada Zillet nedir? Hani insanlardan görmüş olduğu itâle, eziyet,
da ne olmuş? Teşebbüslere geçmişler, ihvanlar çoğalmış. Mekân zahmet; bunlardır zillet.
tutmuşlar, yer tutmuşlar, kiralamışlar, yapmışlar, almışlar tekke
ismini vermişler. Toplanıyor amellerini işliyorlar. Ama bir de insanlardan hürmet görüyor, iyilik görüyor, itibar
görüyor. Bunları hayır sayıyor, onları da şer sayıyor.
Evet, demek ki burada tekke ismi verilmişse olsun, olsun da
taklidi olsun. Taklitten tahkike geçiliyor. Onun için Sâlih Baba Bizim hoşumuza giden dünya âleminde hoşumuza giden ne
buyurmuş ki: olursa olsun bunlar Allah’tan gelmiyor mu? Bizi huzursuz eden
ne olursa olsun bu da Allah’tan gelmiyor mu?
Âteş-i aşkınla yandır Sâlih’i
Şarâb-ı lebinle kandır Sâlih’i Ama işte burada tefrikaya düşüyoruz. Tefrikaya düşünce işte o
Taklîd’dentahkîke döndür Sâlih’i zaman zararımız oluyor, bir kârımız olmuyor. Çekmiş olduğu-
Affeyle hizmette noksânımız var muz zahmetler, mihnetler, meşakkatler de yanımıza kalır.
Yeter ki hizmetimiz noksan olsun ama yapamadık diyelim,
yerine getiremedik diyelim; onun da ikmalini alırız, onlar Hani bir hastalığı Allah’tan bilip ona razı olmazsak o hastalık-
tamam ederler. Başka bir kelamda buyruluyor: tan çekmiş olduğumuz zahmet yanımıza kalır. Onun ecrini
Kusûrun çok diye Sâlih ayağın kesme bâbından alamayız, onun karşılığını bulamayız. Onun bir karşılığı var,
Bâb kapıdır. Senin diyor eksikliğin kusurun çoksa; ne kadar ecri var, sevabı var, mükâfatı var. Nerede? Öbür âlemde.
kusurun olursa olsun, ne kadar eksiğin olursa olsun o kapıdan
ayağını kesme. Onların “Ulvî” çok yüksek himmetleri vardır. ‘Cefayı çekmeyen âşık sefayı bulamaz’, buyuruyorlar.
Allah’ın çok yüksek ulvî himmeti nedir biliyor musun? Âşık kim? Allah’ı seven.
Allah’ın indinde, azametinde olan değerleri, onların Allah’ı sevenin ise dünyada cefası vardır. Cenabı Hak sev-
kıymetleridir. Başka bir kelam var: diklerine dünyada çileyi fazla vermiş.
Bu nedir, buradan ne anlaşılıyor? Senin layıkıyla yerine getire- Onun için evet, Bektaşi’nin bir tanesi buyurmuş ki:
mediğin şuğullu, gılletli olan amellerini onlar sağlam ederler. —YâRabbî ben seni seveyim sen beni sevme, demiş.
Onlar çarığını, çürüğünü seçerler; sağlam eder mahalline Böyle söz olur mu? Anlayamamışlar, sen niçin böyle diyorsun? Demiş ki:
ulaştırırlar, götürürler. Evet, layıkıyla yapamadığınız amelleri —Allah sevdiklerine çok
layık ederler onlar. çile veriyor,
Zehrin kamu bal yağ olur ben
Bu da zamanımızda hani insanlar iyi niyetli değiller, iyi
muameleli değiller. Evladından zarar görüyor, kardeşinden taşıya-
huzursuz oluyor, hanımından huzursuz oluyor, çevresinden mam bunu.
huzursuz oluyor, işyerinden huzursuz oluyor; oluyor da oluy- Onun için öyle
or. Huzursuzluk çok şimdi. diyorum. Ben onu seveyim, o beni sevmesin.
Bu nedir? Bu da zillete giriyor. Zillet de iptiladır, iptila-yı
Hak’tır. Öyle zaten Cenabı Hak sevdiklerine… Zekeriya Aleyhisselam’ı
İptila-yı Hak: İllet, Gıllet, Zillet. hızarlarla biçtikleri zaman melekler ona acıdı. Cenabı Hak da
Şimdi bu zamanımızda illet de gıllet de zillet de çoğalmış buyurdu ki: “Meleklerim ben sevdiklerime böyle yaparım.” Bak
insanlar için. Bunların Allah’tan olduğunu bileceğiz, buna da kelamı kibarda var:
sabredeceğiz.
Ama bu sabrı biz yapamayız. Sabrı da bize verecek onlardır. dosta doğru - şubat 2015 21
Onların himmetidir, bizim sabretmemiz için onların bir him-
meti olacak.
Eğer himmet olmazsa sabredemeyiz. Eğer onların himmeti
üzerimize gelirse sabredersek o zaman da acılar tatlı olur. O bizi
çok huzursuz eden zehir gibi bizi huzursuz eden şeyler ne olur?
Onlar bal, yağ olur.
“Ve bil kaderi hayrihi ve şerrihi” fermanı var. Hayrı, şerri Al-