Page 159 - Gönlümüz Beraber Ruhumuz Beraber
P. 159
Ruhumuz Beraber 153
diye sordu.
˗ Şu tarlanın arasından gidelim, PTT’nin oradan ana yola çı-
kalım, yol kenarında otostop çekelim, gelen arabalara el kal-
dıralım. Yarım saat bekleriz, bir saat bekleriz. Sonunda her-
halde bir araba bizi alır, gideriz.
dedim. Yürüye yürüye ana yola çıktık. Otostop çekeceğiz, gelene el
kaldıracağız ki bizi alsın Ankara’ya götürsün. Bu arada sigara yak-
tım, efkârla içiyorum. Canım sıkkındı ve “Yâ, böyle şey olur mu?
Bu adam bana niye böyle davranıyor?” diye de içerlemiştim.
Arabalar geçiyor, bir araba da geriden geliyordu. Arabaya el
kaldırdık, araba geldi önümüzde durdu. Sağ ön kapının otomatik
camı aşağıya indi. Baktım içerideki Efendim, ağızımda da sigara!
Apar topar sigarayı atmaya çalıştım. Efendim:
˗ Binin arkaya.
dedi. Aslında Efendim arabaya binip çok önceden gitmişti. Meğerse
Hayrettin Ağabey’in evine uğramışlar ve oradan bir şeyler almışlar.
Geri dönüp gelirlerken, tevafuk bu ya, biz de o anda yola çıkmışız.
Ama şimdi Hayrettin Ağabey’in arabasına nasıl bineceğiz? Neyse,
Efendim’in emri üzerine bindik arabaya, gidiyoruz. Hayrettin Ağa-
bey’in aynada gözü bende, “sana sorarım” işareti yapıyor. Biz de
hiç seslenmiyoruz. En sonunda dayanamadı ve:
˗ Efendim nedir bundan çektiğimiz? Hep o atlıyor, arabaya
biniyor. Her yere gitmek istiyor.
dedi. Efendim de “Evet, kurban alacağız. Hepsini şimdi almamız mı
lazım?” gibi sözlerle konuyu değiştirmeye çalıştı.
Serdar da bindiğine pişman oldu. Hayrettin Ağabey aynadan
bizi yiyecek neredeyse. Hayrettin Ağabey öyle deyince Serdar da
“Eyvah, nereden bindik bu arabaya!” der dibi bir işaret yaptı.
Hayrettin Ağabey’in astar dükkânına varmadan önce İhsan
Tırı Ağabey’in Garden isimli mağazasının önünde durduk. Hayret-
tin Ağabey:
˗ Efendim, size şuradan bir soda getireyim, sonra gidelim.
dedi. Hayrettin Ağabey arabadan indi. Efendim bize: