Page 156 - Gönlümüz Beraber Ruhumuz Beraber
P. 156
150 Gönlümüz Beraber
en az bir dörtlük okudu ve sırtımıza vurdu. Böyle alelacele bir şe-
kilde el vurup geçme değildi. Beyitler de hep coşkuluydu (mesela):
Kapına varan olmaz mı telezzüz
Cemâlin gören olmaz mı telezzüz
Sana ihlâs ile sâlik olanlar
Senin aşkınla bulmaz mı telezzüz
Bulunduğumuz yerde ortalık yıkılıyor, cezbeler, bağırmalar,
ağlamalar, figanlar her yeri çınlatıyor ve ayakkabılık sanki havaya
kalkıp iniyordu. Sonra duyduk ki içeridekilerin bazıları teveccüh bo-
yunca kabız hâlindelermiş. Ayakkabılıkta olanların arasında Hacı
Bayram da vardı. Kendisini yerlere vuruyor ve cezbeli bir şekilde
“Efendiiiim! asıl teveccühü şimdi yapıyor. Efendiiimm!.” diye ba-
ğırıyordu. Bizde öyle bir coşku vardı ki, düşünün, önce dışarıya atıl-
mışsınız, sonra içeriye alınmışsınız! Bir de Efendim bize böyle bir
muamelede buluyor ve öyle sadece sırtlarımıza vurup geçmek yerine
her birimize bir dörtlük okuyor!
Sonra teveccüh bitti, dışarı çıktık. Tabii hepimizin havası
yerinde. Biz birbirimize “Efendim sana ne okudu?” diye soruyor ve
“Yâ, valla bilmiyorum, cemâlli bir beyitti.” ya da “Bana şunu
okudu.” gibi cevaplar veriyorduk. Coşkumuz ve hararetimiz kesil-
memişti. İçeridekilerden bazılarının kafalarına takılmış, “Ne olu-
yor?” diye. Çünkü dışarıda bir güruhun çıldırmış gibi bağırıp çağır-
dıklarını duyuyorlar, öyle ki Efendim’in sesi işitilmiyor!
Sonra, Mustafa Ağabey’le Uğur’u görünce morallerinin bo-
zuk olduğunu anladım, hiç konuşmuyorlardı. Biz ise kakara kikiri
gülüyorduk ve çok mutluyduk.
˗ Uğur ne oldu?
dedim.
˗ Yok Ağabey bir şey!
dedi.
˗ Yâ, söyle.
dedim.