Page 14 - Gülden Bülbüllere 5 - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 14

Tasavvuf Sohbetleri 5                                     9

            Ama gerçi Salih Baba:
                 Bu denli ilme malik iken İblis,
                 Âdem’in ilmin bilmedi o telbis
            buyuruyor. İblis aleyhillanenin o kadar ilmi vardı. Yıllar boyu
          meleklere vaiz, nasihat ederdi, onlara imamlık yapardı. Fakat sec-
          deye gelince inkâr etti, isyan etti. O kadar ilmiyle, o kadar bilgisi,
          tecrübesiyle, yıllar alan ibadetiyle Allah’a isyan etti.
            Ama Hazreti Âdem dünyaya geldiği zaman Cenâb-ı Hakk ona
          ruh  üflediğinde,  cesedine  can  geldiği  zaman  en  evvel  pıskırmış
          (hapşırmış). Pıskırmakla ruh gelmiş. Ama bu pıskırtının peşinden
          Hazreti Âdem “Elhamdülillah” demiş.
            Sonra  Hazreti  Âdem  de  yine  İblis’in  vesvesesiyle  ve  Hazreti
          Havva’nın musallat olmasıyla bir noksanlık işledi. Hazreti Âdem
          taneyi yemeyecekti. İblisin sözüyle o taneyi yemeyecekti.
            — Yemem, bunu Rabbim bana yasaklamış.
            Diye cevabını da verdi. Fakat Hazreti Havva anamız ona yedirdi.
            Havva  anamız  bir  tane  yedi,  ısrar  etti.  Hazreti  Âdem  yemem
          dedi. Bir daha yedi.
            — Ben yedim gel sen de ye, dedi.
            Hazreti Âdem gene yemem dedi. Biraz zaman geçti.
            — Ben iki tane yedim, bir şey olmadı. Gel bir tane de sen ye,
          dedi. Tuttu, koparttı ve zorla verdi, yedirdi.
            Bunlar hikmetullah. Hazreti Âdem, Hazreti Havva’yı çok sevi-
          yordu; kıramadı, yedi. Hazreti Âdem taneyi yer yemez hemen bu-
          nun  vücudunu  titreme  aldı.  Cenâb-ı  Hakk’ın  bir  havfi,  korkusu
          çöktü, titreme aldı.
            Hazreti  Âdem’in  o  titreme  esnasında  başında  bir  cennet  tacı
          vardı ki başından gitti. O taç öyle ki dünyaya çıksaymış ayın, gü-
          neşin  ışığını  bastırırmış.  Dünyada  ona  gözler  bakamazmış,  daya-
          namazmış.
            O taç gidiyor başından. Sırtından hülle, cennet elbiseleri hepsi
          soyuluyor,  cırcıbıl  kalıyor.  Elbiseler  kendi  haliyle  sırtından  çıkıp
          gidiyor. Neyse cennetten atılıyorlar.
   9   10   11   12   13   14   15   16   17   18   19