Page 27 - Gülden Bülbüllere 5 - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 27
22 Gülden Bülbüllere
Çünkü o yola mahviyetle gidiliyor, yoklukla gidiliyor. Amel ne
kadar olursa olsun eğer amel varlığı varsa onda önünü kesiyor. Ben
amel işledim, amelimden dolayı ben artık cenneti de kazandım
daha, günahımdan da kurtuldum daha, insanlardan da farklı iyi bir
kimse oldum, amel işledim diyorsa, o onun için varlıktır.
Varlık dağını delmeyen
Ağlar iken gülmeyen
Şeyhini hak bilmeyen
Düşer hüsrana saki
İnsan varlık dağını delemezse zarara uğrar. Varlık işte kendi
varlığıdır. Bir dağ gibi önünü keser. Onu delemez ki gitsin. Ama
onun Mürşit’i ona varlık getirmez ki.
Çünkü Mürşit’in iki nuru vardır: Bir rabıta nuru vardır, bir de
velayet nuru vardır.
Rabıta nuru müridin zahirini ihata eder, nefsini ıslah eder.
Velayet nuru da müridin ruhuna hizmet görür.
Bir anne çocuğunu nasıl büyütüyorsa öyle ruhunu büyütür. Bir
Mürşit’in bir müridin ruhuna olan hizmeti bir annenin 40 tane kör-
pe çocuğa olan hizmetinden de daha ağırmış.
Bakın nasıl ki bir anne düşünün, 40 tane körpe çocuğun hizme-
tini başarabilir mi? Emzirmesi, onları yatırması, onları temizleme-
si, giydirmesi, bunları başarabilir mi? Evliyaullah’ın müridinin
ruhuna olan hizmeti, 40 tane körpe çocuğa olan hizmetinden daha
ağırmış.
İşte “Ela inne Evliyaullahe la havfün aleyhim velahüm yahze-
nun” ayet-i kerimesi bunların hakkında varit olmuştur. Cenâb-ı
Hakk; onlarda öyle bir havf var ki, buyuruyor.
Ama o havf nedir? Onlardaki o havf; ahfa, havf makamına
ulaşmışlar.
İnsanlarda letaif var: kalp, ruh, sır, hafi, ahfa, kalp gözü. İnsan-
larda kutsal makamlar vardır.